O, kahrolası aşk sözlerine ihtiyaç duyuyordu.
 - She needed fuckin' words of love.
Araştırmalar, temel barınma ve gıda ihtiyaçları karşılanır karşılanmaz, ilave zenginliğin mutluluğa çok az şey kattığını gösteriyor.
 - Studies show that once the basic needs of shelter and food are met, additional wealth adds very little to happiness.
Müşterilerimizin istek ve gereksinimlerini karşılamayı amaçlıyoruz.
 - We aim to satisfy our customers' wants and needs.
Sanırım benim yardımıma gereksinimin var.
 - I think you need my help.
Dünya'nın petrol yerine yeni enerji kaynakları geliştirmesi gerekmektedir.
 - The world needs to develop new energy sources in place of oil.
Bizim karşılıklı sorunumuza bir çözüm bulmak için birlikte çalışmamız gerekmektedir.
 - We need to work together to find a solution to our mutual problem.
Fakir olmak az şeye sahip olmak değil fakat çok şeye ihtiyacı olmaktır.
 - To be poor is not to have little, but to need much.
İhtiyaç duymadığım pek çok şeyim var.
 - I have so many things I don't need.
Avrupa hiç kimseye ihtiyaç duymaz.
 - Europe doesn't need anyone.
Tom gerekirse bilgisayarımı kullanabilir.
 - Tom may use my computer if he needs to.
Gitmem gerekirse kendim giderim.
 - I'll go myself if I need to.