تعريف nöbeti في التركية الإنجليزية القاموس.
- öfke nöbeti
- tantrum
I can't explain the reason for your tantrum.
- Öfke nöbetinin nedenini açıklayamam.
- nöbet
- watch
I'll take the first watch.
- İlk nöbeti ben alacağım.
Let one of us keep watch while another takes a nap.
- Diğeri şekerleme yaparken bizden biri nöbet tutsun.
- nöbeti alan kimse
- relief
- nöbeti bitmek
- come off guard
- nöbeti devralmak
- relieve
- nöbeti devralmak
- to relieve guard
- nöbet
- {i} spell
- gece nöbeti
- vigil
- nöbet
- turn
Fred and George took turns with the driving.
- Fred ve George arayı nöbetleşerek sürdüler.
Mary and her sister took turns at looking after their sick mother.
- Mary ve kız kardeşi, hasta annelerine nöbetleşe baktılar.
- nöbet
- {i} invasion
- devralmak (nöbeti)
- take over
- epilepsi nöbeti
- (Tıp) fit
- isteri nöbeti
- (Tıp) hysterics
- nöbet
- guard
Two soldiers kept guard at the gate.
- İki asker kapıda nöbet tuttu.
I'll stand guard now.
- Şimdi nöbet tutacağım.
- nöbet
- inning
- nöbet
- innings
- nöbet
- post
- nöbet
- fit
She had a fit of coughing.
- Onun öksürük nöbeti vardı.
He is subject to fits of anger.
- O, öfke nöbetlerine eğilimlidir.
- nöbet
- shift
- nöbeti tut
- thrown a fit
- nöbeti tut
- throw a fit
- nöbet
- {i} sentry
He was a brave sentry.
- O cesur bir nöbetçiydi.
- bayılma nöbeti
- Fainting spell
- ekim nöbeti
- (Tarım) Alternation
- nöbet
- {i} tour
- ruh hastalığı nöbeti
- a bout of mental illness
- ağlama nöbeti
- crying jag
- bayılma nöbeti
- fainting fit
- devriye nöbeti
- (Askeri) patrol duty
- dinleme nöbeti
- (Askeri) listening watch
- dümen nöbeti
- trick
- esneme nöbeti
- the gapes
- gece nöbeti
- night watch
- gece nöbeti tutmak
- keep vigil
- gecenin ilk nöbeti
- first watch
- hastalık nöbeti
- access
- hastalık nöbeti
- fit
- her gün olan sıtma nöbeti
- quotidian
- histeri nöbeti
- hysterical fit, attack of hysteria, hysterics
- histeri nöbeti
- (Tıp) hysterical fit
- iki saatlik akşam nöbeti
- (gemi) dogwatch
- isteri nöbeti
- conniption
- isteri nöbeti
- fit of hysterics
- isteri nöbeti
- attack of hysterics
- isteri nöbeti
- conniption fit
- karın ağrısı nöbeti
- gripes
- kolluk nöbeti
- (Askeri) sentry go
- nöbet
- ictus
- nöbet
- time: iki nöbet twice
- nöbet
- police
The policeman was on duty on that day.
- Polis o gün nöbetçiydi.
- nöbet
- guard duty
Tom fell asleep on guard duty.
- Tom nöbette uyuyakaldı.
Tom was accused of falling asleep on guard duty.
- Tom nöbette uykuya dalmakla suçlandı.
- nöbet
- bout
A bout lasts about five minutes.
- Bir nöbet yaklaşık beş dakika sürer.
Cancer patients often have to deal with debilitating bouts of nausea.
- Kanser hastaları sıklıkla bulantı nöbetlerini azaltmakla uğraşmak zorundadır.
- nöbet
- attack
- nöbet
- shift (scheduled period of work); watch (of a sentry)
- nöbet
- turn of work
- nöbet
- sentry go
- nöbet
- turn; guard, watch; attack, fit, bout
- nöbet
- attack, fit, paroxysm, or seizure (caused by a recurrent disease)
- nöbet
- turn of duty
- nöbet
- paroxysm
- nöbet
- turn (of duty)
- nöbet
- trick
- nöbet
- (Biyoloji) seizure
Strobing effects can trigger epileptic seizures.
- Yanıp sönen efektler epilepsi nöbetlerini tetikleyebilir.
Sami still has occasional seizures.
- Sami'nin arada sırada nöbet geçiriyor.
- nöbet
- acces
- sıtma nöbeti
- ague
- titreme nöbeti
- shivering fit
- titreme ya da ürperme nöbeti
- shivers
- ürün nöbeti
- crop rotation
