Tom bacağını incitti ve zar zor yürüyebiliyor.
 - Tom hurt his leg and can barely walk.
Çarpılmaktan zar zor kurtuldum.
 - I barely missed being struck.
Ekmek ve süt alacak kadar parası ancak vardı.
 - He had barely enough money to buy bread and milk.
Bazen içecek çok fazla şey ancak yeterlidir.
 - Sometimes too much to drink is barely enough.
O artık benimle hemen hemen hiç konuşmuyor.
 - He barely speaks to me anymore.
Tom artık benimle hemen hemen hiç konuşmuyor.
 - Tom barely speaks to me anymore.
Tom çok az Fransızca konuşabildi.
 - Tom could barely speak French.
Tom geçen yaz Mary ile çok az konuştu.
 - Tom barely spoke to Mary last summer.
Tom çok çok az ilgileniyor gibi görünüyor.
 - Tom seems to be barely paying attention.
Leyla ve Sami birbirlerini hemen hemen hiç tanımıyorlardı.
 - Layla and Sami barely knew each other.
O artık benimle hemen hemen hiç konuşmuyor.
 - He barely speaks to me anymore.
Bunu güçbela zamanında yaptım.
 - I barely made it on time.
Ancak sabah kahvaltısı için yeterli ekmeğimiz var.
 - We have barely enough bread for breakfast.
Büyükçe bir sandalye, ama kapı aralığından anca geçer.
 - It's a biggish chair, but it'll just barely fit through the doorway.