O, resimler vasıtasıyla fikrini açıkladı.
- She explained her idea by means of pictures.
Bazı kaçış vasıtaları bulmalıyız.
- We must devise some means of escape.
Onların hepsinin bağımsız araçları vardır.
- All of them have independent means.
Olası tüm araçları denedim.
- I tried all possible means.
Onlar kazandıklarından çok para harcıyorlar.
- They live beyond their means.
O, kazandığından çok para harcıyor.
- He lives beyond his means.
Telefon bir iletişim aracıdır.
- The telephone is a means of communication.
İngilizce bir haberleşme aracıdır.
- English is a means of communication.
İmkanlarının ötesinde yaşamamalısın.
- You must not live beyond your means.
Kendi imkanlarınla yaşamalısın.
- You should live within your means.
Taşımacılık araçlarımız yok.
- We have no means of transportation.
Onların hepsinin bağımsız araçları vardır.
- All of them have independent means.
Herkesi memnun etmek asla kolay değil.
- It is by no means easy to please everybody.
Tom asla aptal değildir, O sadece tembeldir.
- Tom is by no means unintelligent. He is just lazy.
Ayda bir milyon yen kazanmak kesinlikle olanaksızdır.
- It's by no means impossible to earn one million yen a month.
Tom olanaklarının ötesinde iyi yaşıyordu.
- Tom was living well beyond his means.
Amnezi, hafıza kaybı anlamına gelir.
- Amnesia means loss of memory.
Eğer patronun seni kovarsa, bu işten atıldığın anlamına gelir.
- If your boss sacks you, it means you're fired.
O, Nancy ile özel olarak konuşmanın bir yolunu buldu.
- He contrived a means of speaking to Nancy privately.
Onu ikna etmek için her yolu kullanmalıyız.
- We have to use every means to persuade him.
O, Nancy ile özel olarak konuşmanın bir yolunu buldu.
- He contrived a means of speaking to Nancy privately.
Eğitim okula gitmekten daha fazla bir şey demektir.
- Education means something more than going to school.
Tatoeba Japoncada mesela demektir.
- Tatoeba means for example in Japanese.
Ne pahasına olursa olsun, onu istediğini söyledin!
- You said you wanted it by any means!
Şüphesiz boğulan çocuğu kurtarmalıyım.
- I must save the drowning child by all means.
İngiliz dili şüphesiz en kolay ve aynı zamanda uluslararası iletişimin en etkili aracıdır.
- The English language is undoubtedly the easiest and at the same time the most efficient means of international communication.
Some kind of writer. He didn't have to make a living; he had means.
... spying on the computer's owner. Now, there will be technological means of ...
... know what that means, of course-- ...