تعريف mast في الإنجليزية التركية القاموس.
- {i} direk
- (Askeri) kütük
- gönder
- gemi direği
Gemi direği kırıldı ve gemimiz akıntıya kapılıp gitti.
- The mast broke and our ship went adrift.
- bayrak direği
- (Askeri) güvenlik ve trafiğe askeri yardım; seyyar kıyı destek terminali (military assistance to safety and traffic; mobile ashore support terminal)
- palamut veya kayın kozalağı ve kestane gibi ağaç yemişi
- {i} palamut
- palamut/direk
- before the mast gemi tayfalığı mevkii
- {i} kozalak
- (İnşaat) kaldırma sütunu
- (Askeri) kule
- (Askeri) seren
- (Tıp) mast
- direm
- master
- usta
Tom bir dalış ustasıdır.
- Tom is a dive master.
Para iyi bir hizmetkar, ancak kötü bir ustadır.
- Money is a good servant, but a bad master.
- master
- efendi
Hiçbir insan iki efendiye hizmet edemez.
- No man can serve two masters.
Akıl iyi bir uşak fakat kötü bir efendidir.
- The mind is a good servant, but a poor master.
- mast truck
- (Askeri) şapka
- mast antenna
- direk anteni
- mast antenna
- direk anten
- mast cell
- Bağ dokuda, lenfatik gauglionlarda, dalakta ve kemik iliğinde bulunan histiyosit çeşidi. Sitoplazmasında mediyatörlerden zengin bazofil granülasyonlar içeren mezenşimatöz hücre organizmada histaminin depolandığı başlıca yer mast hücreleridir. Burada histamin, heparin ve ATP'ye bağlanmış olarak bulunmaktadır
- mast step
- (Denizcilik) ıskaça: Tekne direğinin tekne omurgasına oturtulduğu yer
- mast attachment
- direk bağlaması
- mast harness
- (İnşaat) mast kablo grubu
- mast rope
- (Askeri) gındazo
- main mast
- (Askeri) grandi direği
- main mast
- (Askeri) ana direk
- master
- {i} öğretmen
Öğretmen konuyu öğrenmen gerektiğini söyledi.
- The teacher said that you need to master the subject.
Köpek öğretmenini tanıyordu.
- The dog knew its master.
- master
- öğrenmek
Bir yabancı dili öğrenmek istiyorsan mümkün olduğu kadar çok çalışmalısın.
- If you want to master a foreign language, you must study as much as possible.
İngilizceyi öğrenmek zordur.
- It's hard to master English.
- master
- kaptan
O, curveballda bir kaptandır.
- He's a master at the curveball.
Kendi kaderinin kaptanısın.
- You are the master of your own destiny.
- master
- {f} hakim olmak
İngilizceye hakim olmak zordur.
- To master English is difficult.
Bir yıl ya da benzer sürede İngilizceye hakim olmak imkansızdır.
- It is impossible to master English in a year or so.
- master
- (Askeri) gemi süvarisi
- master
- (Denizbilim) süvari
- master
- {i} hoca
- master
- {i} üstâd
Birkaç Zen üstadıyla birlikte yaşadım, hepsi de kediydi.
- I have lived with several Zen masters, all of them cats.
O, hukuk alanında üstad derecesi aldı.
- He got a master's degree in law.
- fore mast
- (Askeri) pruva direği
- half mast
- (Askeri) mezestre
- jigger mast
- (Askeri) kontra mizana direği
- master
- denetimi altına almak
- master
- patron
- master
- başa çıkmak
- master
- baş eğdirmek
- master
- (Ticaret) becerisini ilerletmiş kimse
- master
- ustabaşı
- master
- muallim
- master
- uzmanlaşmak
Yabancı bir dilde uzmanlaşmak zordur.
- It's difficult to master a foreign language.
2 ya da 3 yılda Fransızcada uzmanlaşmak oldukça zordur.
- It's quite difficult to master French in 2 or 3 years.
- master
- (Ticaret) gemi kaptanı
- master
- mevla
- master
- (Ticaret) yüksek lisans sahibi
- master
- amir
- master
- üstesinden gelmek
- master
- egemen olmak
- master
- müdür
1696'da Newton darphane müdürü oldu. 1699'da darphane öğretmeni oldu.
- Newton became Warden of the Royal Mint in 1696. He became Master of the Royal Mint in 1699.
- master
- bey
Dan, Linda'nın cinayetin beyni olduğunu düşünüyor.
- Dan thinks that Linda was the mastermind of the murder.
- master
- hakim
İngilizceye hakim olmak zordur.
- To master English is difficult.
Eğer gayret etmezse, hiç kimse İngilizceye hakim olamaz.
- No one can master English if he doesn't make effort.
- master
- en önemli
- master
- numune
- mizzen mast
- (Askeri) mizana direği
- mizzen mast
- (Askeri) bocurum
- royal mast
- (Askeri) kontra babafingo direği
- aerial mast
- anten direği
- antenna mast
- anten direği
- half mast
- bayrağın yarıya indirilmesi
- half-mast
- yarı gönder
- hang the flag at half mast
- bayrağı yarıya indirmek
- jury mast
- eğreti direk
- jury mast
- yardımcı direk
- jury mast
- yedek direk
- master
- iyi bilmek
- master
- asıl
- master
- tam öğrenmek
İsveççeyi tam öğrenmek istiyorum.
- I want to master Swedish.
- master
- denetim altına almak
- master
- baş
Onlar Avrupa sanatının başyapıtlarıdırlar.
- They are masterpieces of European art.
Onun başyapıtı henüz görünmedi.
- His masterpiece has not appeared yet.
- master
- üstat
Üstat, Atinalıları hatırla.
- Master, remember the Athenians.
- master
- master derecesi
Master derecesini üç yıl önce aldı.
- She got her master's degree three years ago.
Üç yıl önce bir master derecesi aldı.
- She got a master's degree three years ago.
- master
- sahip
Köpeklerin efendileri var. Kediler kadroya sahip.
- Dogs have masters. Cats have staff.
O matematik alanında yüksek lisans derecesine sahiptir.
- He has a master's degree in mathematics.
- master
- (erkek) öğretmen
- master
- direktör
- master
- kodak reisi
- master
- yüksek lisans
O matematik alanında yüksek lisans derecesine sahiptir.
- He has a master's degree in mathematics.
Makine mühendisliğinde yüksek lisans derecem var.
- I have a master's degree in mechanical engineering.
- half-mast flag
- Gönderde yarıya çekilmiş bayrak
- hang flag at half mast
- yarım indirilmiş bayrak aşmak
- masted
- direkli
- master
- iyice öğren(mek)
- nail one's colors to the mast
- aklına koymak
- royal mast
- kontra babafino direği
- steel mast
- çelik direk
- third mast on a fully rigged ship
- Üçüncü mast tamamen gemi arma
- transmitter mast
- vericisi direği
- antenna mast wer
- (to) anten diregi, kulesi
- at half mast
- yarıya indirilmiş
- before the mast
- tayfalık
- flag at half mast
- (isim) yarıya indirilmiş bayrak
- flag at half mast
- {i} yarıya indirilmiş bayrak
- lattice mast
- kafes demir direk
- lattice mast
- kafes direk
- master
- ana metin
- master
- {f} yenmek
- master
- {s} esas
- master
- işveren
- master
- {i} kalıp
- master
- master stroke çok ustalıklı
- master
- ana,v.iyice öğren: n.hakim
- master
- {i} kopya edilecek şey
- master
- master key aynı cinsten bir takım kilitleri açan anahtar
- master
- (Askeri) GEMİ SÜVARİSİ, KAPTAN: Bir ticaret, ordu nakliye ve mayın gemisinin kaptanı. Gemi süvarisi; geminin seyrinden, mürettebatın idaresinden ve yolcu, mürettebat ve yükün selametinden sorumludur. Ayrıca bakınız: "first officer"
- master
- Ana Kayıt
- master
- {i} ağa
- master
- master copy teksir kalıbı
- master
- {i} yönetici
- master
- {f} hükmetmek
- master
- mumlu kâğıt
- master
- ana anahtar
Lütfen ana anahtarı getir.
- Please bring the master key.
- master
- {f} iyice öğrenmek, uzmanlaşmak: Sezen's mastered Chinese. Sezen Çinceyi çok iyi öğrendi
- master
- {i} akıl hocası
- master
- {i} örnek
- master
- {s} ana
Tom ana şalteri kapattı.
- Tom has turned off the master switch.
Bizim bir ana planımız vardı.
- We had a master plan.
- master
- yapı ustası
Babam bir yapı ustasıdır.
- My father is a master builder.
- master
- {s} ana, temel, esas, asıl, baş
- master
- {i} İng. erkek öğretmen
- master
- {i} küçük bey
- master
- mastır
Tom mühendislik dalında mastır yapmak için çalışıyor.
- Tom is working toward a master's degree in engineering.
- master
- erkek öğretmen
- master
- lort
- quick erect expandable mast
- (Askeri) hızlı kurulabilir genişletilebilir direk
- radio mast
- (Askeri) ANTEN DİPLİĞİ: Bir uçak üzerindeki telsiz antenini tutan tablo
- sail before the mast
- tayfalık yapmak
- signal mast
- sinyal direği
- stump mast
- (Askeri) kısa direk
- telephone mast
- telefon direği