تعريف malzemeleri في التركية الإنجليزية القاموس.
- supplıes
- malzeme
- material
This material stretches easily.
- Bu malzeme kolayca esner.
We get the materials from Malaysia.
- Malzemeleri Malezya'dan alırız.
- makyaj malzemeleri
- cosmetics
- malzeme
- {i} requisite
- malzeme
- utensil
- malzeme
- stuff
The shoes were made of some soft stuff that looked like leather.
- Ayakkabılar, deriye benzeyen yumuşak bir malzemeden yapıldı.
Tom picked up his stuff and walked out the door.
- Tom malzemesini aldı ve kapıdan dışarı çıktı.
- malzeme
- {i} provisions
- malzeme
- {i} outfit
The king, convinced, told the tailors to prepare the outfit, but he also couldn't see this material.
- Kral, ikna oldu, terzilere kıyafet hazırlamalarını söyledi ama bu malzemeyi de göremedi.
- malzeme
- ingredient
Salt is an indispensable ingredient for cooking.
- Tuz, pişirme için zaruri bir malzemedir.
Mary mixed the ingredients to make a cake.
- Mary bir pasta yapmak için malzemeleri karıştırdı.
- banyo malzemeleri
- (İnşaat) sanitary ware
- malzeme
- goods
They sell sporting goods.
- Onlar spor malzemeleri satıyorlar.
- malzeme
- supply
- malzeme
- (Ticaret) materials
A crane raises heavy construction materials.
- Bir vinç ağır inşaat malzemelerini kaldırır.
He is engaged in developing new materials.
- Yeni malzemelerin geliştirilmesi ile uğraşmaktadır.
- malzeme
- fragile
- malzeme
- (Tıp) device
- ofis malzemeleri
- office equipment
- okul malzemeleri
- school supplies
- temizlik malzemeleri
- cleaning materials
- malzeme
- materiel
- Arıcılık malzemeleri
- Beekeeping supplies
- inşaat malzemeleri
- Construction materials
- Hava Hedef Malzemeleri Programı
- (Askeri) Air Target Materials Program
- akaryakıt harp yedek ihtiyaç malzemeleri
- (Askeri) petroleum war reserve requirements
- banyo malzemeleri nerede bulabilirim
- Where can I find toiletries
- büro malzemeleri
- office requisites
- ders yardımcı malzemeleri
- (Askeri) training aids
- derz malzemeleri
- (İnşaat) jointing products
- fotoğraf makinesi ve malzemeleri satan kimse
- cameraman
- geleceğe yönelik savaş malzemeleri üreten fabrika
- shadow factory
- geliştirlimiş travma yönetimi; hava hedef malzemeleri; trafik ölçüm tahsisi
- (Askeri) advanced trauma management; air target material; assign traffic metering
- iade edilen reklam malzemeleri
- (Reklam) loaned display
- inşaat malzemeleri
- (Hukuk) construction products
- kamyon malzemeleri
- truck articles
- laboratuvar cam malzemeleri
- (Tıp) laboratory glassware
- malzeme
- furnishing
- malzeme
- stock
Please ask the secretary to stock the office supplies in the storage room.
- Lütfen sekreterden ofis malzemelerini, depo odasına stok etmesini isteyin.
- malzeme
- material, supplies, necessaries; equipment; ingredients
- malzeme
- necessaries
- malzeme
- makings
- malzeme
- instruments
- malzeme
- topping
What's your favorite pizza topping?
- Favori pizza malzemen nedir?
This product is both a floor polish and a dessert topping.
- Bu ürün hem bir zemin cilası hem de bir tatlı kaplama malzemesidir.
- malzeme
- hardware
- malzeme
- material; equipment; ingredients
- malzeme
- apparatus
- malzeme
- findings
- malzeme
- kit
Many European kitchens have scales because dry ingredients are measured by weight there, unlike in America, where they are measured by volume.
- Birçok Avrupa mutfakları orada kuru malzemeler tartıldığından dolayı bir teraziye sahiptir, Amerika'da tam tersine onlar hacimle ölçülmektedir.
- malzeme
- furniture
- malzeme
- turnout
- malzeme
- making
- savaş malzemeleri
- munition
- sağlıklı gıda malzemeleri dükkanı
- health food store
- spor malzemeleri mağazası
- sporting goods department