Ben sadece işlerin değişmek zorunda olmamasını diliyorum.
- I just wish things didn't have to change.
Her şey değişmek üzere.
- Everything's about to change.
Ben tarihi yarın geceye değiştirmek istiyorum.
- I'd like to change the date to tomorrow night.
Tom değiştirmek için isteksiz gibi görünüyor.
- Tom seems to be unwilling to change.
Programımızda bir değişiklik yapamayız.
- We cannot make a change in our schedule.
Herhangi bir değişiklik var mı?
- Have there been any changes?
Fiziksel değişiklikler doğrudan yaşlanmayla ilgilidir.
- Physical changes are directly related to aging.
Hükümet temel değişiklikler yapmalı.
- The government must make fundamental changes.
Mayumi gathered her small change and bought a beach ball.
- Mayumi kratze ihr Kleingeld zusammen und kaufte sich einen Wasserball.
Is that all your small change?
- Ist das Ihr ganzes Kleingeld?