Her ikisi de koyu renk kıyafetler giymişti.
- Alle beide hatten dunkle Kleidung angezogen.
Annemin kıyafetlerini giyerdim hep, belki babam gibi biri bana aşık olur diye.
- Ich trug immer die Kleidung meiner Mama, vielleicht würde sich jemand in mich verlieben, der so ist wie mein Papa.
Mary kışkırtıcı giysiler giyiyor.
- Mary trägt provozierende Kleidung.
O giysilerini çıkarmadan suya atladı.
- Er sprang ins Wasser, ohne seine Kleidung auszuziehen.
Giyim tarzımın nesi var?
- What's wrong with the way I'm dressed?
Tom her zaman çok düzgün giyimlidir.
- Tom is always very neatly dressed.
Bu giysi ona gerçekten yakışıyor.
- That dress really becomes him.
Onun giysisinin basitliğini seviyorum.
- I like the simplicity of her dress.
O beyaz elbise sana yakışıyor.
- That white dress looks good on you.
Beyaz elbiseli kız onun nişanlısı.
- The girl dressed in white is his fiancée.