Her ikisi de koyu renk kıyafetler giymişti.
- Alle beide hatten dunkle Kleidung angezogen.
Annemin kıyafetlerini giyerdim hep, belki babam gibi biri bana aşık olur diye.
- Ich trug immer die Kleidung meiner Mama, vielleicht würde sich jemand in mich verlieben, der so ist wie mein Papa.
Mary kışkırtıcı giysiler giyiyor.
- Mary trägt provozierende Kleidung.
O giysilerini çıkarmadan suya atladı.
- Er sprang ins Wasser, ohne seine Kleidung auszuziehen.
Paul giyimine özen gösteren kimse.
- Paul is a natty dresser.
Tom düzgün giyimlidir.
- Tom is neatly dressed.
Mary'nin giysisi güneşte kuruyor.
- Mary's dress is drying in the sun.
Tom John'ınkine benzer giysiler giymişti.
- Tom was dressed in clothes similar to John's.
Beyaz elbiseli kız onun nişanlısı.
- The girl dressed in white is his fiancée.
O beyaz elbise sana yakışıyor.
- That white dress looks good on you.