kiyici

listen to the pronunciation of kiyici
التركية - الإنجليزية

تعريف kiyici في التركية الإنجليزية القاموس.

kıyıcı
cutting, mincing, chopping; pitiless, merciless, cruel
kıyıcı
(Hukuk) persecutor
kıyıcı
hist. man charged with collecting wreckage washed ashore
kıyıcı
pitiless
kıyıcı
chopping
kıyıcı
mincing
kıyıcı
chopper
kıyıcı
merciless
kıyıcı
cutting
kıyıcı
cruel
kıyıcı
choppet
kıyıcı
shredder
kıyıcı
inhumsn
kıyı
coast

The island is about two miles off the coast. - Ada kıyıdan yaklaşık iki mil uzaklıktadır.

Our hotel faces the coast. - Otelimiz kıyıya bakar.

kıyı
shore

The ship made for the shore. - Gemi kıyıya doğru gitti.

The next day the wreck of the ship was discovered on the shore. - Ertesi gün geminin enkazı kıyıda hulundu.

kıyı
brink
kıyı
edge
kıyı
shore, coast, seashore, coastline; (ırmak, göl) bank; seafront; edge, border, side
kıyı
border

The city lies on the border of the coastal area and the neighboring highland. - Kent, kıyı bölgesi ve komşu dağlar arasındaki sınırda yer alıyor.

kıyı
seashore

The seashore looks particularly romantic in the moonlight. - Deniz kıyısı özellikle ay ışığında romantik görünüyor.

kıyı
coastline

Many locations, despite being situated near coastlines, have fairly extreme climates. - Birçok yer, kıyı şeridine yakın olmalarına rağmen oldukça ekstrem iklimlere sahiptir.

The long coastline of the city contains sand and gravel. - Kentin uzun kıyı şeridi kum ve çakıl içerir.

kıyı
waterfront
kıyı
seafront
kıyı
water front
kıyı
seaboard
kıyı
beach

The coast of the French Riviera has very beautiful beaches. - Fransız Rivierası kıyısının çok güzel plajları vardır.

I live near the sea so I often go to the beach. - Deniz kıyısında yaşadığım için sık sık plaja giderim.

kıyı
strand
kıyı
bank

We walked on the banks of the Thames. - Thames'in kıyısında yürüdük.

My house is on the south bank of the Thames. - Evim Thames'in güney kıyısında.

kıyı
littoral
kıyı
waterside
kıyı
side
kıyı
inshore
kıyı
shore; coast; bank
kıyı
edge, side
kıyı
sea coast
kıyı
ashore

The swimmer, Cindy Nicholas, barely made it ashore at Dover at the end of the exhausting swim, but a spokesman from the Channel Swimming Association announced that she was in very good shape. - Yüzücü, Cindy Nicholas, yorucu bir yüzmenin sonunda zorlukla Daver'de kıyıya vardı fakat Kanal Yüzme Derneğinden bir sözcü onun çok iyi bir durumda olduğunu duyurdu.

Tom said he isn't going ashore. - Tom kıyıya gitmediğini söyledi.

kıyı
foreshore
yem kıyıcı
(Tarım) forage chopper
التركية - التركية

تعريف kiyici في التركية التركية القاموس.

kıyıcı
Kıyılara vuran enkazı devletten aldığı izinle toplayan kimse
kıyıcı
Acıma duygusu olmayan, başkalarına kıyasıya kötülük eden, gaddar, zalim
kıyıcı
Kıyma işini yapan kimse
kıyı
Kara ile suyun birleştiği yer
kıyı
Kenar, uç
kıyı
Kenar, uç: "Su kıyısında yıkanan güvercinler gibi silkindi."- N. Cumalı
kıyı
Karanın deniz boyunca uzanan bölümü, sahil: "Karşıki kıyıda yün denkleri çıkaran gemiye haykırdık, işaretler ettik."- R. H. Karay
kıyı
Kara ile suyun birleştiği yer: "Kandilli akıntısını geçiyoruz. İşte Küçüksu kasrı, kıyıda bembeyaz gülüyor."- Y. Z. Ortaç
kıyı
Karanın deniz boyunca uzanan bölümü, sahil
kıyı
Issız, tenha yer