ketten

listen to the pronunciation of ketten
ألمانية - التركية
{'ketın} zincirlemek
zincirlemek
v. 'ketın zincirlemek
الإنجليزية - التركية

تعريف ketten في الإنجليزية التركية القاموس.

chain
(Mühendislik) zincir

Tutsak zincirle bağlıydı. - The prisoner is in chains.

Dünyadaki tropikal yağmur ormanları, gezegende yaşamın ekolojik zincirine kritik bağlantılıdır. - The world's tropical rainforests are critical links in the ecological chain of life on the planet.

chain
{i} sınırlama
chain
{f} kayıt altına almak
chain
{i} silsile (dağ)
chain
{i} silsile
chain
(Askeri) kod serisi
chain
{f} zincirle bağla

Sami, Leyla'ya zincirle bağladı. - Sami shackled Layla with a chain.

chain
elini kolunu bağlamak
chain
zincirlemek

Kendimi şu ağaca zincirlemek istiyorum. - I want to chain myself to that tree.

chain
zincirle bağlamak
chain
{f} zincire vurmak
chain
{i} ölçme zinciri
chain
seri
chain
chain belt zincir kayış
chain
{f} zincirle

Isırmasın diye köpeği zincirlesen iyi olur. - You had better chain up the dog so that he won't bite.

Köpek direğe zincirlendi. - The dog was chained to the post.

chain
(isim) zincir, dizi, silsile, boyunduruk, sınırlama, ölçme zinciri
ألمانية - الإنجليزية
multiples
ranges
chain stores
chains
tethers
multiple-shops
chain

It started a chain reaction. - Es hat eine Kettenreaktion in Gang gesetzt.

Tom is a chain smoker. - Tom ist ein Kettenraucher.

Markow-Ketten
Markov chains
Markowsche Ketten
Markov chains
Schäkel für Ketten
clevis
Schäkel für Ketten
chain joint
Sträflingskolonne (in Ketten)
chain gang
jdm./etw. die Ketten/Fesseln abnehmen
to unshackle
rasseln (Ketten)
to clank
zwischen den Ketten
interchain