It isn't totally exact.
 - O tamamen kesin değildir.
Life is not an exact science, it is an art.
 - Hayat kesin bir bilim değildir, bir sanattır.
Precise measurements are required.
 - Kesin ölçümler gerekli.
That's precisely why I need to meet Tom.
 - Tom'la tanışmak istememin nedeni kesinlikle bu.
You can certainly swim in the lake, but there is no sense in doing so.
 - Gölde kesinlikle yüzebilirsin fakat öyle yapmanın anlamı yok.
Prime Minister Koizumi is certainly not a cold-blooded man.
 - Başbakan Koizumi kesinlikle soğukkanlı bir insan değildir.
He needs to make an accurate report of the case.
 - Onun davanın kesin bir raporunu hazırlaması gerekiyor.
The text above contains no accurate facts on the matter.
 - Yukarıdaki metin konuyla ilgili kesin bilgiler içermiyor.
Plans haven't yet been finalized.
 - Planlar henüz kesinleşmiş değil.
That budget isn't yet final.
 - O bütçe henüz kesinleşmiş değil.
It is absolutely impossible to do so.
 - Öyle yapmak kesinlikle imkansızdır.
The rumor proved to be an absolute lie.
 - Söylentinin kesin bir yalan olduğunu kanıtlandı.
The definitive answer is no.
 - Kesin cevap hayırdır.
I'm firmly opposed to corporal punishment.
 - Ben işkenceye kesin olarak karşıyım.
I'm firmly opposed to this.
 - Ben buna kesin bir biçimde karşıyım.
Among the five of us, he's surely the one who can speak the most languages.
 - Beşimizin arasında, en fazla dil konuşabilen kişi kesinlikle odur.
Esperanto is surely an enormous waste of time!
 - Esperanto kesinlikle çok büyük bir zaman kaybı!
Tom should definitely ask for Mary's opinion.
 - Tom kesinlikle Mary'nin fikrini sormalıdır.
Give me a definite answer.
 - Bana kesin bir cevap ver.
Her son is sure to succeed.
 - Oğlu kesinlikle başarılı olacak.
He is sure to come tomorrow.
 - O, kesinlikle yarın gelecek.
Precision in measurement is important.
 - Ölçümde kesinlik önemlidir.
Sami fired and shot the intruder with precision.
 - Sami ateş etti ve izinsiz giren kişiyi kesin bir şekilde vurdu.
The weather will be good tonight for sure.
 - Hava bu gece kesinlikle iyi olacak.
He said he would give us his decision for sure by Friday.
 - O, Cumaya kadar kesin olarak bize kararını bildireceğini söyledi.
Tom is bound to lose the race.
 - Tom kesinlikle yarışı kaybedecek.
He's bound to notice your mistake.
 - Onun hatanı farketmesi kesin.
Smoking is strictly forbidden here.
 - Burada sigara içmek kesinlikle yasaktır.
The importation of rare wild animals to this country is strictly prohibited.
 - Ender vahşi hayvanların bu ülkeye ithalatı kesinlikle yasaklanmıştır.
Only God can safely be omnipotent.
 - Sadece Allah, kesinlikle mutlak kudret sahibi olabilir.
There is definetly a safe route!
 - Kesinlikle güvenli bir rota var!
The evidence is fairly conclusive.
 - Kanıtlar oldukça kesin.
His secretary flatly denied leaking any confidential information.
 - Onun sekreteri, gizli bilgiyi sızdırmayı kesinlikle reddetti.
When your friends begin to flatter you on how young you look, it's a sure sign you're getting old.
 - Arkadaşların sana ne kadar genç göründüğünle ilgili iltifat etmeye başlarsa, bu yaşlandığına dair kesin bir işarettir.
Tom certainly doesn't have a very good sense of direction.
 - Tom'un kesinlikle çok iyi bir yön duyusu yok.
It's as sure as death.
 - Bu, ölüm kadar kesindir.
I categorically refused.
 - Kesin bir dille reddettim.
I am categorically opposed to the company declaring bankruptcy.
 - Ben şirketin iflas ilan etmesine kesin bir biçimde karşıyım.
He decided to give up smoking once and for all.
 - Sigara içmekten kesin olarak vazgeçti.
Tom certainly wouldn't be pleased if Mary decided to go back to work.
 - Mary işe geri dönmeye karar verse, Tom kesinlikle memnun olmaz.
If you go to Beijing, definitely have a look at Tiananmen Square.
 - Beijing'e gideceksen, kesinlikle Tiananmen Meydanı'na bir bak.
The most important figure of mathematics of the nineteenth century is, undoubtedly, Gauss.
 - On dokuzuncu yüzyılın matematiğinin en önemli figürü kesinlikle, Gauss.
Tom certainly deserves a round of applause.
 - Tom kesinlikle bir tur alkış hak ediyor.
I'm absolutely positive that I can do that.
 - Bunu yapabileceğimden kesinlikle eminim.
I'm absolutely positive that Tom can do that.
 - Tom'un bunu yapabildiğinden kesinlikle eminim.