Bu sırrı saklamak zorundasın, tamam mı?
 - You've got to keep this secret, OK?
Onu bir sır olarak saklamak zorundayım.
 - I have to keep it a secret.
Orijinal fikrini kopyalanmaktan korumak için, Henry suskunluğa başvurdu.
 - In order to keep his original idea from being copied, Henry resorted to reticence.
Kendini soğuktan korumak için kazak giydi.
 - He wore a pullover sweater to keep from getting cold.
Onu içeriye sokmamak için, ihtiyati tedbirler almak zorunda kaldım.
 - I would have to take precautionary steps to keep him out.
Tom ilk kez Mary'yi eve getirdiğinde onun annesi bu bir kaleci. dedi.
 - The first time Tom brought Mary home, his mother said, This one's a keeper.
Çocuk kalemlerini keskin tutmayı severdi.
 - The boy liked to keep his pencils sharp.
Bütün bu yiyecekleri tutacak bir yerimiz yok.
 - We have no place to keep all this food.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Kurumu 1990'da kayıt tutmaya başladığından beri, yiyecek fiyatları en yüksek seviyesindedir.
 - Food prices are at their highest level since the United Nations Food and Agriculture Organization began keeping records in 1990.
Tom'u çok yemekten engelle.
 - Keep Tom from eating too much.
Mary en iyi yemek takımlarını o dolapta tutar.
 - Mary keeps her best dishes in that cabinet.
Sadece sessiz kalmak zorundasın.
 - You have only to keep silent.
Bir kriz anında sakin kalmak ve kontrolü kaybetmemek gereklidir.
 - It is essential to keep calm in a time of crisis and avoid going haywire.