Çabucak aşağıya gelip gelemiyeceğini içhaberleşmede ona sorduk.
 - We asked him on the interphone if he could come downstairs quickly.
Çocuk çabucak öğreniyor.
 - The child is learning quickly.
O hızla hareket etti ve yangını söndürdü.
 - He acted quickly and put out the fire.
Tartışma hızla kontrolden çıktı.
 - The argument quickly got out of control.
Bakım onu çabuk yaşlandırdı.
 - Care aged him quickly.
Lütfen mümkün olduğunca çabuk eve gel.
 - Please come home as quickly as possible.
Biz hepimiz öleceğiz, bazılarımız çabucak, diğerleri acele etmeyecek.
 - We will all die, some quickly, others will take their time.
Çin'in hızla geliştiğini anlamak için geldim ancak Çin halkı nispeten acelesiz bir hayat yaşıyor.
 - I have come to realize that China is developing quickly but the Chinese people live a relatively leisurely life.
Ses çok hızlı şekilde hareket eder.
 - Sound travels very quickly.
Çok hızlı şekilde hareket etmek zorundayız.
 - We have to move very quickly.