Japonya'nın dünyanın en zengin ülkesi olduğu söyleniyor.
- On dit que le Japon est le pays le plus riche du monde.
İlk defa Japonya'ya geldim.
- Je suis venu au Japon pour la première fois.
Japonya dört ana adadan oluşur.
- Le Japon se compose de quatre îles principales.
Japonya yabancı ülkelere çokça araba ihraç ediyor.
- Le Japon exporte beaucoup de voitures à l'étranger.
Keşke Japonya'ya gidebilsem.
- Ojalá pudiera ir a Japón.
Tokyo Japonya'da en büyük şehirdir.
- Tokio es la ciudad más grande de Japón.
The new nation is under the economic influence of Japan.
- Ese nuevo país está bajo la influencia económica de Japón.
I wish I could go to Japan.
- Deseo poder ir a Japón.
Japan is full of beautiful cities. Kyoto and Nara, for instance.
- Le Japon est rempli de belle villes. Kyoto et Nara par exemple.
I wish I could go to Japan.
- J'aimerais bien pouvoir aller au Japon.
I don't speak Japanese.
- Japonca konuşamıyorum.
Although Go is probably the most popular Japanese game in my country, at most only a few university students know it.
- Go büyük ihtimalle benim ülkemdeki en popüler Japon oyunu olsa da o bile bazı üniversite öğrencileri dışında pek bilinmiyor.
I'm allergic to Panulirus japonicus.
- Benim Panulirus japonicus'a alerjim var.
I am learning Japanese to play mahjong in Japan.
- Japoncayı Japonya'da mahjong oynamak için öğreniyorum.
Although Go is probably the most popular Japanese game in my country, at most only a few university students know it.
- Go büyük ihtimalle benim ülkemdeki en popüler Japon oyunu olsa da o bile bazı üniversite öğrencileri dışında pek bilinmiyor.
The Japanese destroyed Pearl Harbor.
- Japonlar Pearl Harbor'ı tahrip etti.
Yet Japan is still not sufficiently understood by other countries, and the Japanese, likewise, find foreigners difficult to understand.
- Ancak Japonya hâlâ diğer ülkeler tarafından yeterince anlaşılamamıştır, ve Japonlar, aynı şekilde, yabancıları anlamayı zor bulmuştur.