Düzensiz bir nabzım var.
- I have an irregular pulse.
Düzensiz fiilleri öğrenmeyi sevmiyorum.
- I don't like learning irregular verbs.
Dan en genç halası Linda'yla sapkın bir cinsel ilişkiye başladı.
- Dan began an erratic sexual relationship with his youngest aunt, Linda.
Düzensiz malzemelerin etkisini azaltmak zorundaydık.
- We had to lessen the impact of the erratic supplies.
Sami'nin, Leyla'nın düzensiz davranışları nedeniyle kafası karışmıştı.
- Sami was confused by Layla's erratic behavior.
Onun bir dizi çarpık dişleri var.
- She has a set of irregular teeth.