indicating displeasure at another person's behaviour or statement.

listen to the pronunciation of indicating displeasure at another person's behaviour or statement.
الإنجليزية - التركية

تعريف indicating displeasure at another person's behaviour or statement. في الإنجليزية التركية القاموس.

really
hakikaten

O hakikaten sıkıcı mıydı? - Was he really boring?

İnsanların sıklıkla birbirlerine sırt çevirdiklerini görüyorum, ve bu beni hakikaten korkutuyor. - I often see people turning against each other all the time, and this really scares me.

really
gerçekten

Seni anlamak gerçekten çok zor. - Understanding you is really very hard.

Dorenda gerçekten iyi bir kızdır, o kurabiyelerini benimle paylaşıyor. - Dorenda really is a nice girl. She shares her cookies with me.

really
gerçekten mi

Gerçekten mi? Kitaplarını hep okuduğun, sevdiğin bir yazarın var mı? - Really? You have a favorite writer you always read?

Yaptığına gerçekten minnettarım. - I really appreciate what you've done.

really
öyle mi

Gerçekten tam olarak öyle mi söyledin? - Did you just really say that?

Gerçekten öyle mi oldu? - Did it really happen like that?

really
mutlâka

Çıkmadan mutlaka karnını doyurmalısın. - You really should eat before you leave.

Çatı mutlaka tamir edilmeli. - The roof is really in need of repair.

really
kesin olarak

Hiçbir şeyi kesin olarak öngöremeyiz. - We cannot really predict anything.

Birinin kafasından neler geçtiğini kimse kesin olarak bilemez. - No one ever really knows what's going through someone else's head.

really
kesinlikle

Tom'un parayı almadığından kesinlikle emin olamam. - I can't really be certain that Tom didn't take the money.

Ben kesinlikle bir şans daha istiyorum. - I really want another chance.

really
cidden

Fransızcam cidden o kadar kötü mü? - Is my French really that bad?

En son yapmak zorunda kaldığın cidden zor şey neydi? - What was the last really difficult thing you had to do?

really
gayet

Buradaki sistem gayet iyi çalışıyor. - The system here works really well.

really
aslında

O saygın bir iş adamı gibi görünüyor ama aslında Mafyanın bir üyesidir. - He seems like a respectable businessman, but he's really part of the Mafia.

Ben aslında geveze birisi değilimdir. Sadece sana anlatacak çok şeyim var. - I'm not really a talkative person. It's just that I have a lot of things to tell you.

really
hakikat

İnsanların sıklıkla birbirlerine sırt çevirdiklerini görüyorum, ve bu beni hakikaten korkutuyor. - I often see people turning against each other all the time, and this really scares me.

Ben de hakikaten öyle düşünmüyorum. - I really don't think so.

really
sahi mi

Sahi mi? Benim hobim çizgi roman okumaktır. - Really? My hobby is reading comics.

really
sahiden

Sahiden mi? Adam, şaka yapıyorsun değil mi? - Really?! Man, you're kidding right?

Bir sürü kişi pandispanyayı fırınlanması zor sanmakta, ama yeterince yumurta kullanırsanız hiçbir şey sahiden ters gitmeyebilir. - Many people think that sponge cake is difficult to bake, but if you use enough eggs, nothing can really go wrong.

really
z. gerçekten
الإنجليزية - الإنجليزية
really

Well, really! How rude.

indicating displeasure at another person's behaviour or statement.
المفضلات