Bu yol sizi oraya götürür.
- This road leads you there.
Oraya gitmeye çok hevesli.
- He is very eager to go there.
O, kahvaltısını sık sık orada yer.
- He often eats breakfast there.
Yıllar önce orada bir kale vardı.
- There was a castle here many years ago.
Şurada gazete okuyan adam benim dayım.
- The man reading a paper over there is my uncle.
Parkta kuşlar burada şurada ötüyorlar.
- Birds are singing here and there in the park.
O yerde birçok insan kalıntısı vardı.
- There were a lot of human remains in that place.
Masanın üzerinde bir kedi var.
- There's a cat on the table.
Evimin arkasında bir kilise var.
- There is a church at the back of my house.
Üzgünüm ama o konuda yapabileceğim hiçbir şey yok.
- I'm sorry, but there's nothing I can do about it.
O konuda hiçbir sorun yoktu.
- There was no question about that.
O, oradaki erkek çocuktan daha yaşlıdır.
- He is older than the boy who is over there.
O, oradaki kuleyi işaret etti.
- He pointed to the tower over there.
Her işte bir ölçüde stres vardır.
- There's a degree of stress in every job.
Her işte bir hayır vardır!
- There is a silver lining to every dark cloud!
Oralarda bir yerde bir zımba göremiyor musun?
- Can't you see a stapler somewhere around there?
Yarın Kaşgar'a ya da oralarda bir yere varabilirim.
- I might arrive in Kashgar or somewhere thereabouts tomorrow.
Orada birini gördün mü?
- Did you see anybody there?
Oh, buyur bakalım. Gördün mü? Tam olacağını söylediğim gibi oldu. Şimdi git ambulans çağır.
- Oh, there you go. See? It happened exactly like I said it would. Now go call the ambulance.
Lütfen bugün orayı ziyaret et.
- Please visit there today.
Unzen dağı öylesine güzel bir yer ki birçok insan orayı ziyaret eder.
- Mt. Unzen is such a nice place that many people visit there.