ihtimalle

listen to the pronunciation of ihtimalle
التركية - الإنجليزية

تعريف ihtimalle في التركية الإنجليزية القاموس.

büyük ihtimalle
likely

Jane is very likely to come. - Jane büyük ihtimalle gelecek.

You are very likely right. - Sen büyük ihtimalle haklısın.

ihtimal
possibility

Is there any possibility that he'll win the election? - Onun seçimi kazanması için herhangi bir ihtimal var mı?

Tom refused to rule out the possibility that his son was still alive. - Tom oğlunun hâlâ canlı olduğu ihtimalini gözardı etmeyi reddetti.

ihtimal
{i} chance

There was no chance to finish the job on time. - İşi zamanında bitirmek için hiçbir ihtimal yoktu.

Is there any chance that he will come? - Onun geleceğine dair bir ihtimal var mı?

ihtimal
{i} probability

In all probability, the money will not be paid. - Çok büyük bir ihtimalle para ödenmeyecek.

The probability of Tom being punished is very small. - Tom'un cezalandırılma ihtimali çok düşüktür.

ihtimal
prospect

They now face the prospect of having to wear a cycling helmet by law. - Onlar yasayla bisiklet kaskı giymek zorunda kalma ihtimali ile karşı karşıyalar.

Is there any prospect of his recovering? - Onun iyileşme ihtimali var mı?

büyük ihtimalle
most likely

I'll most likely win. - Ben büyük ihtimalle kazanacağım.

Tom is the most likely to succeed. - Tom büyük ihtimalle başarılı olacak.

ihtimal
{i} likelihood

Is there any likelihood of his coming? - Onun gelme ihtimali var mı?

In all likelihood, you will pass the entrance exam if you use this textbook. - Büyük bir ihtimalle, bu ders kitabını kullanırsan, giriş sınavını geçeceksin.

ihtimal
{i} contingency
en iyi ihtimalle
most probably
en iyi ihtimalle
at best
en iyi ihtimalle
most likely
ihtimal
possible

That's possible but highly unlikely. - Bu mümkün ama son derece düşük ihtimal.

ihtimal
outlook
ihtimal
possibly
ihtimal
contingent
ihtimal
eventuality
büyük ihtimalle
Most probably
en kötü ihtimalle
worst case scenario
büyük ihtimalle
presumably
büyük ihtimalle
presumedly
büyük ihtimalle
very likely

Tom isn't very likely to know where Mary keeps her address book. - Tom Mary'nin adres defterini nerede sakladığını büyük ihtimalle bilmiyor.

Tom isn't very likely to come. - Tom büyük ihtimalle gelmeyecek.

en kötü ihtimalle
at (the) worst
en kötü ihtimalle
at worst

At worst, I will get an average mark. - En kötü ihtimalle, ortalama bir puan alacağım.

You will be delayed for only thirty minutes at worst. - En kötü ihtimalle sadece otuz dakika geç kalmış olacaksın.

ihtimal
presumption
ihtimal
probability, likelihood, likeliness
ihtimal
probably, in all likelihood
ihtimal
odds

Tom is well aware of the odds. - Tom ihtimallerin farkındadır.

He beat the odds and was successful. - O, ihtimalleri yendi ve başarılı oldu.

ihtimal
probability, possibility, chance, contingency; probably, very likely, eventually
ihtimal
potentiality
ihtimal
verisimilitude
ihtimal
sight
ihtimal
peradventure
ihtimal
potential
ihtimal
probability (expectation)
التركية - التركية

تعريف ihtimalle في التركية التركية القاموس.

ihtimal
Bir şeyin olabilmesi durumu, olabilirlik, olasılık
ihtimal
Belki, ola ki
ihtimal
Bir şeyin olabilmesi durumu, olabilirlik, olasılık: "Bana bak yavrum, evlenmek ihtimalim yoktur, buna inan."- H. E. Adıvar
ihtimal
Belki, ola ki: "İhtimal, semiz ve romatizmalı olan bu adam, suya ayağını bile değdirmemiştir."- F. R. Atay
İHTİMAL
(Osmanlı Dönemi) (Haml. den) Mümkün olma, belki. Olması mümkün görünmek
İHTİMAL
(Osmanlı Dönemi) Kabul eylemek
İHTİMAL
(Osmanlı Dönemi) Yükselip götürmek
İHTİMAL
(Osmanlı Dönemi) İhsana mukabil şükretmek
İHTİMAL
(Osmanlı Dönemi) Kızma ve hiddetlenmekten dolayı yüzünün rengi değişmek
İhtimal
(Osmanlı Dönemi) YAHTEMİL