Sami was looking for some stability.
 - Sami biraz istikrar arıyordu.
Tom gave Mary the stability that she had never had.
 - Tom, Mary'ye şimdiye kadar sahip olmadığı istikrarı verdi.
Jack and Betty have been going steady for a month.
 - Jack ve Betty bir aydır istikrarlı olarak gitmektedirler.
The nation's trade balance improved last year as exports were strong, while imports remained steady.
 - İhracaatlar güçlüyken, ithalatlar istikrarlı kalırken ülkenin ticaret dengesi geçen yıl gelişti.
Tom kararlılıktan yoksun.
 - Tom istikrardan mahrum.
Kararlılık başarının anahtarıdır.
 - İstikrar başarının anahtarıdır.