Mother always gets up early in the morning.
- Anne her zaman sabahları erken kalkar.
I always get up at six.
- Her zaman altıda kalkarım.
Every time I hear that song, I think of my high school days.
- O şarkıyı duyduğum her zaman,lise günlerimi düşünürüm.
Every time cigarettes go up in price, many people try to give up smoking.
- Her zaman sigara fiyatları yükseliyor, çok sayıda insan sigara içmeyi bırakmaya çalışıyor.
You can call me at any time.
- Beni her zaman arayabilirsin.
Any time will suit me.
- Her zaman bana uygun olacaktır.
Tom always blames me for everything.
- Tom her zaman beni her şey için suçluyor.
Tom always blames Mary for everything.
- Tom her zaman Mary'yi her şey için suçluyor.
He was silent all the time.
- O, her zaman sessizdi.
Bill is honest all the time.
- Bill her zaman dürüsttür.
With a microwave oven like this, it's always New Year's Eve!
- Böyle bir mikrodalga fırınla, her zaman Yılbaşı gecesidir!
Japan has produced more cars than ever this year.
- Japonya bu yıl her zamankinden daha çok araba üretti.
He kept smoking all the while.
- O her zaman sigara içmeye devam etti.
She did nothing but cry all the while.
- O her zaman ağlamaktan başka hiçbir şey yapmadı.
It feels like I've known you forever.
- Seni her zaman tanıdım gibi geliyor.
I am forever in trouble.
- Benim her zaman başım belada.
An earthquake can happen at any time.
- Bir deprem her zaman olabilir.
You can leave at any time.
- Her zaman gidebilirsin.
Every time I hear that song, I think of my high school days.
- O şarkıyı duyduğum her zaman,lise günlerimi düşünürüm.
This works every time.
- Bu her zaman işe yarar.
It was you all along, wasn't it?
- O her zaman sendin, değil mi?
Ask me anything anytime.
- Bana her zaman bir şey sor.
You're welcome back anytime.
- Her zaman tekrar gelebilirsin.
Keep clear at all times.
- Her zaman açık tutun.
Mary keeps her laptop with her at all times.
- Mary dizüstü bilgisayarını her zaman yanında bulundurur.