Bugünün Pekin'i bende çok derin bir etki bıraktı ve merakımı uyandırdı.
- Today's Beijing has given me a very deep impression and aroused my curiosity.
Bir gürültü beni uykumdan uyandırdı.
- A noise aroused me from my sleep.
O, gürültü ile uyandırıldı.
- He was awoken by the noise.
Tom yan dairede şarkı söyleyen Mary diye biri tarafından uyandırıldı.
- Tom was awoken by a Mary singing in the next apartment.
Sen benim ilgimi uyandırdın.
- You've aroused my interest.
Onun hikayesi benim şüphemi uyandırdı.
- His story aroused my suspicion.