He is young, but experienced.
- O genç ama deneyimli.
He is a robust young man.
- O sağlam genç bir adam.
Tom became popular among teenagers as soon as he made his debut on the screen.
- Tom ilk kez sahneye çıkar çıkmaz gençler arasında popüler oldu.
That magazine is aimed at teenagers.
- Bu dergi gençlere yöneliktir.
She is a very intelligent young lady.
- Çok zeki genç bir hanımdır.
He's a fine young lad.
- O iyi genç bir delikanlı.
Don't pick on younger kids.
- Daha genç çocuklarla uğraşmayın.
My mother used to read me stories when I was a young kid.
- Ben genç bir çocukken annem bana hikayeler okurdu.
You're a little too young for me.
- Benim için biraz çok gençsin.
This young man knows little about his country.
- Bu genç adam ülkesi hakkında çok az şey biliyor.
The scenery carried me back to my younger days.
- Manzara beni daha genç günlerime geri götürdü.
She's two years younger than him.
- O, ondan iki yaş daha gençtir.
When I hear that song I remember my youth.
- Ben o şarkıyı ne zaman duysam, gençliğimi hatırlıyorum.
The youth in Malaysia really like Korean and Japanese celebrities.
- Malezya'daki gençlik Kore ve Japonya'daki ünlülerden gerçekten hoşlanıyor.
The audience were mostly adolescents.
- Seyirciler genellikle gençti.
Junior, why don't we go into a group together?
- Genç, neden birlikte bir gruba girmiyoruz?
A young person is waiting for you outside.
- Genç bir adam seni dışarıda bekliyor.
He came across an outstanding young person.
- O seçkin genç bir kişiye rastladı.
A young man is singing before the door.
- Kapının önünde genç bir adam şarkı söylüyor.
That young man is very keen on cycling.
- Şu genç adam bisikletçiliğe çok düşkündür.
She really keeps her youthfulness.
- O gerçekten gençliğini koruyor.
She always has such glowing youthful skin.
- Onun hep böyle parlayan genç bir cildi var.
Jolanta is a very beautiful teenager girl from Bronisław's university.
- Jolanta, Bronisław'ın üniversitesinden gelen, çok güzel bir genç kızdır.
Tom is still in his teens.
- Tom hâlâ gençlik çağlarında.
A group of youths attacked the old man.
- Gençlerden oluşan bir grup yaşlı adama saldırdı.
Youths who are caught violating the new rules on behaviour will lose their right to free travel, and will have to complete unpaid community work to earn it back.
- Yeni davranış kurallarını ihlâl etmekten yakalanan gençler seyahat özgürlüğü haklarını kaybedecekler, ve bu hakkı geri almak için parasız toplum işini tamamlamak zorunda kalacaklar.