What came first? The egg or the hen?
- Hangisi ilk olarak geldi? Yumurta mı yoksa tavuk mu?
The girl fainted, but she came to when we threw water on her face.
- Kız bayıldı, fakat biz onun yüzüne su döktüğümüzde o kendine geldi.
Do you want to come with us?
- Bizimle gelmek ister misiniz?
Can you come at nine?
- Dokuzda gelebilir misin?
Did you come from a musical family?
- Müziksever bir aileden mi geldin?
Susan found out where the puppy had come from.
- Susan köpeğin nereden geldiğini öğrendi.
Christmas is coming soon.
- Yakında Noel geliyor.
Her dad won't be coming, he is very busy.
- Babası gelmeyecek, o çok meşgul.
These flowers come from Holland.
- Bu çiçekler Hollanda’dan geliyor.
There is not past, no future; everything flows in an eternal present.
- Geçmiş ve gelecek yok; her şey sonsuz bir şimdikilikte akıyor.
Our wedding anniversary is coming soon.
- Evlilik yıl dönümümüz yakında geliyor.
My father is coming home tomorrow.
- Babam yarın eve geliyor.
Both of his parents are coming to Tokyo.
- Onun ebeveynlerinin her ikisi Tokyo'ya geliyorlar.
Tom is coming to our school tomorrow.
- Tom yarın bizim okula geliyor.
Tom is coming upstairs.
- Tom üst kata geliyor.
The exam is coming up next week.
- Sınav gelecek hafta geliyor.
Tom saçına jöle çaldı.
- Tom put gel in his hair.
O, saçına jöle sürer.
- Tom puts gel in his hair.
Pelte limonlu ve portakallı olarak yapılabilen içine taze meyve katıldığında ise tadına doyum olmayan tatlıdır.
Ben jelatin kullanmadan panna cotta yaparım.
- I make panna cotta without using gelatin.