Tom ve Mike ortak arkadaşları sayesinde arkadaş oldular.
- Tom and Mike became acquainted through their mutual friends.
Ortak bir arkadaşımız var.
- We have a mutual friend.
Evlilik karşılıklı olarak ve son derece eğitici olmalı.
- Marriage should be mutually and infinitely educational.
Norveççe, İsveççe ve Danimarkaca karşılıklı olarak yüksek derecede anlaşılabilirdir.
- Norwegian, Swedish and Danish are mutually intelligible to a high degree.
Karşılıklı çıkarlar bulursanız, birbirinizle anlaşırsınız.
- Find mutual interests, and you will get along with each other.
İki insan birbirlerini mükemmel şekilde anlıyorlardı, ve birbirlerinin güçlü niteliklerine karşılıklı saygıları vardı.
- The two men understood one another perfectly, and had a mutual respect for each other's strong qualities.
Müşterek bir sorunu tartışmak için seni buraya çağırdım.
- I've asked you here to discuss a mutual problem.
Candidness and transparency, information and communication are the basis of mutual trust.
- Offenheit und Transparenz, Information und Kommunikation sind die Basis gegenseitigen Vertrauens.
Sociability is as much a law of nature as mutual struggle.
- Die gegenseitige Hilfe ist ebenso gut ein Naturgesetz wie der gegenseitige Kampf.