I'm sorry to be late.
 - Geç kaldığım için üzgünüm.
He appeared at the party late.
 - O, partiye geç geldi.
Adolescence is a period of transition between childhood and adulthood.
 - Ergenlik çocukluk ve yetişkinlik arasındaki geçiş dönemidir.
The DJ transitioned between two songs.
 - DJ iki şarkı arasında geçiş yaptı.
A car lying on its side blocked the passage.
 - Yan yatan bir araç geçişi engelledi.
There is no passage for big vehicles here.
 - Burada büyük araçlar için geçiş yoktur.
This is the passage to the sea.
 - Bu denize doğru geçiştir.
I am used to hearing the train pass by my house.
 - Trenin evimin yanından geçişini duymaya alışkınım.
Business was a little slow last month.
 - Geçen ay iş biraz yavaştı.
In childhood, time passes slowly.
 - Çocukluk çağında, zaman yavaş olarak geçer.
His teacher sent him to the principal's office for being tardy too many times.
 - Birçok kereler derse geç geldiği için öğretmeni onu müdürün odasına gönderdi.
The bus arrived ten minutes behind time.
 - Otobüs on dakika geç kaldı.
The train is ten minutes behind today.
 - Tren bugün on dakika geç kaldı.
After she had passed her driving test, she bought a car.
 - Test sürüşünü geçtikten sonra bir araba aldı.
I cannot say how much time passed.
 - Ne kadar zaman geçtiğini söyleyemem.
Tom skipped dinner saying he was too tired to eat.
 - Tom yiyemeyecek kadar çok yorgun olduğunu söyleyerek akşam yemeğini geçiştirdi.
Skip the boring chapters.
 - Sıkıcı bölümleri geç.
It's dangerous to ignore the signal at a railroad crossing.
 - Bir demiryolu geçidinde sinyali görmezden gelmek tehlikelidir.
The press can't ignore us forever. Sooner or later, they'll do a story about us.
 - Basın bizi sonsuza kadar görmezden gelemez. Er ya da geç bizim hakkında bir hikaye yapacaklar.
Usually before a concert there is an announcement asking the audience to either turn off their phones or switch them to manner mode.
 - Genellikle bir konser öncesinde seyirciden ya telefonlarını kapatmalarını ya da sessiz moda geçmelerini isteyen bir duyuru vardır.
Tom switched to English.
 - Tom İngilizceye geçti.
Don't go over the speed limit.
 - Hız sınırının üzerine geçmeyin.
I want to go over a few things with you.
 - Seninle birlikte birkaç şeyi gözden geçirmek istiyorum.
The train was ten minutes behind time.
 - Tren on dakika geç kaldı.
The first bus will leave 10 minutes behind time.
 - İlk otobüs on dakika geç hareket edecek.
Some read books just to pass time.
 - Bazıları yalnızca zaman geçsin diye kitap okurlar.
Ten to one you can pass the test.
 - Bire on testi geçebilirsin.
I go by that shop every morning on my way to school.
 - Her sabah okula giderken o dükkanın önünden geçiyorum.
How fast can a year go by!
 - Bir yıl nasıl bu kadar hızlı geçebilir ki!
Ten years have gone by since his death.
 - Onun ölümünden beri on yıl geçti.
Three years have gone by since we got married.
 - Evlendiğimizden beri üç yıl geçti.
He was passing by on his bicycle when he heard a cry for help.
 - O, bir yardım çığlığı duyduğunda, bisikletiyle geçiyordu.
Ken saved his face by passing the examination.
 - Ken sınavı geçerek yüzünün akıyla çıktı.
He went over to the other side.
 - O, diğer tarafa geçti.
We went over this last week.
 - Geçen hafta bunu tekrar gözden geçirdik.
I watched the old woman cross the street.
 - Karşıya geçen yaşlı bayanı izledim.
Do you mind if we cross your garden?
 - Bahçenizden geçebilir miyiz?
The boy grew taller and taller, till at last he exceeded his father in height.
 - Sonunda babasını boy olarak geçinceye kadar, çocuk gittikçe uzadı.
Imports exceeded exports last year.
 - Geçen yıl ithalat ihracatı aştı.
Adolescence is a period of transition between childhood and adulthood.
 - Ergenlik çocukluk ve yetişkinlik arasındaki geçiş dönemidir.
The transition from farm life to city life is often difficult.
 - Çiftlik hayatından şehir hayatına geçiş çoğunlukla zordur.
I saw her crossing the street.
 - Onun caddeyi geçişini gördüm.
The border crossing was crowded with people, many of whom were refugees.
 - Sınır geçişi insanlarla doluydu, onların çoğu mültecilerdi.
They are constantly trying to outdo each other.
 - Onlar sürekli olarak birbirlerini geçmeye çalışıyorlar.
The sky is clear and the wind is refreshingly cool. It's a perfect day to spend outdoors.
 - Gökyüzü açık ve rüzgar ferahlatıcı biçimde serin. Dışarıda geçirmek için harika bir gün.
Tom drove through the narrow tunnel at high speed.
 - Tom yüksek hızla dar tünelden geçti.
Here comes a speeding car, let's cross!
 - İşte bir hız arabası geliyor, geçelim!
It is considered impossible to travel back to the past.
 - Zamanda geçmişe seyahat etmenin imkansız olduğu düşünülüyor.
Tom came back to Boston last year.
 - Tom geçen yıl Boston'a geri geldi.
The enemy cavalry crossed the river by an unknown ford.
 - Düşman süvarisi, bilinmeyen bir geçit yoluyla nehri geçti.