He keeps a diary in English.
- O, İngilizce bir günlük tutar.
This is the diary which she kept.
- Bu onun tuttuğu günlüktür.
He seems to be oppressed by his monotonous daily life.
- Monoton günlük yaşantısı yüzünden bunalmış gibi görünüyor.
Tell me about your daily life.
- Bana günlük yaşantından bahset.
I was the one who suggested Tom keep a journal.
- Tom'un bir günlük tutmasını öneren kişi bendim.
I've started keeping a journal.
- Bir günlük tutmaya başladım.
The story was in all daily newspapers.
- Hikaye tüm günlük gazetelerdeydi.
The daily newspaper brings the world's problems to the breakfast table.
- Günlük gazete dünya'nın sorunlarını kahvaltı masasına getirir.
This is the age of information, and computers are playing an increasingly important role in our everyday life.
- Bu bilgi çağıdır, ve bilgisayarlar günlük hayatımızda gittikçe önemli rol oynuyorlar.
Tell me about your everyday life.
- Bana günlük yaşamından bahset.