The company was established in 1950 by the incumbent chairman.
 - Şirket halen görevdeki başkan tarafından 1950 yılında kuruldu.
It's your duty to finish the job.
 - İşi bitirmek sizin göreviniz.
My job is dull and boring.
 - Benim görevim donuk ve sıkıcı.
You should give this task to some other person.
 - Bu görevi başka bir kişiye vermelisin.
I must go through the task by tomorrow.
 - Yarına kadar görevi gözden geçirmeliyim.
Each person has a duty to do.
 - Her insanın yapacak bir görevi vardır.
One must do one's duty.
 - İnsan görevini yapmalı.
Can I give you the assignment?
 - Sana görev verebilir miyim?
The assignment was too much for me.
 - Görev benim için çok fazlaydı.
Tom worked as a gas station attendant.
 - Tom bir benzin istasyonu görevlisi olarak çalıştı.
The social worker was asked to follow up the information about the Stevenson family.
 - Sosyal görevliden Stevenson ailesi hakkındaki bilgiyi takip etmesi istedi.
Tom was in favor of aborting the mission.
 - Tom görevin durdurulmasından yanaydı.
He accomplished his mission.
 - O görevini yerine getirdi.
We can't function like this.
 - Böyle görev yapamayız.
John Adams took office in 1797.
 - John Adams, 1797 yılında göreve başladı.
He resigned from his office.
 - O görevinden istifa etti.
Linda was employed as a flight attendant.
 - Linda uçuş görevlisi olarak işe alındı.
While employed at the bank, he taught economics at college.
 - Bankada görevlendirildiğinde ,kolejde ekonomi öğretti.
It will take her at least two years to be qualified for that post.
 - Onun bu görev için nitelikli olması en az iki yılını alacak.
No one doubts her fitness for the post.
 - Onun görev için uygunluğundan hiç kimsenin kuşkusu yok.
The Board of Trustees voted to divest the organization's overseas holdings.
 - Mütevelli Yönetim kurulu yurt dışı holdingleri görevden almak için oy kullandı.
We don't have problems. We only have tasks.
 - Bizim sorunlarımız yok. Yalnızca görevlerimiz var.
Only half of all military planes can fight. The rest are used for other tasks.
 - Askerî uçakların sadece yarısı savaşa katılabilir. Kalanlar ise başka görevler için kullanılır.
I try to do my part to help the community.
 - Topluma yardımcı olmak için görevimi yapmaya çalışıyorum.
Tom has already done his part.
 - Tom zaten görevini yaptı.
Sami finished his two years of military service.
 - Sami iki yıllık askerlik görevini bitirdi.
I had my military service in Ankara.
 - Askerlik görevimi Ankara'da yaptım.
A friend of mine commissioned a well-known artist to paint a portrait of his wife.
 - Arkadaşlarımdan biri iyi-tanınmış bir sanatçıyı onun karısının portresini yapması için görevlendirdi.
He has received a commission as a naval officer.
 - O bir deniz subayı olarak bir görev aldı.
A big title does not necessarily mean a high position.
 - Büyük bir unvan mutlaka yüksek bir görev anlamına gelmez.
He is seeking a new position.
 - Yeni bir görev arıyor.
You must put up with your new post for the present. I'll find you a better place one of these days.
 - Şu an için yeni görevinize katlanmalısın. Sana bugünlerden birinde daha iyi bir yer bulacağım.
My elder brother got a position in a big business.
 - Ağabeyim büyük bir ticari kuruluşta görev yapıyor.
The boss put me in charge.
 - Patron beni görevlendirdi.
Even if you do not like it, you must take charge of it.
 - Sevmesen bile bu görevi almalısın.