O nehir boyunca sık sık yürüyüş yapardım.
- I used to often take walks along that river.
O, arkadaşlarına karşı zorbalık yapardı.
- He used to bully his friends.
O araba satıcısı bu kullanılmış Toyota'nın iyi durumda olduğunu söylediğinde bana yanlış bilgi vermiş.
- That car dealer gave me a bum steer when he told me this used Toyota was in good condition.
O, atmosferdeki karbon dioksit miktarlarının artmasından dolayı Dünyanın ısınmasını tanımlamak için kullanılan bir terimdir.
- It is a term used to describe the warming of the earth due to increasing amounts of carbon dioxide in the atmosphere.
O, bana Tom olarak hitap ederdi.
- She used to address me as Tom.
Robert hafta sonlarında dükkânda babasına yardım ederdi.
- Robert used to help his father in the store on weekends.
Tom yalın ayak yürümeye alışık değildir.
- Tom isn't used to walking barefooted.
Bay Kaifu halka açık konuşmalar yapmaya alışıktır.
- Mr Kaifu is used to making speeches in public.
Ne zaman yatmaya alışkınsın?
- What time are you used to going to bed?
Erken kalkmaya alışkınım.
- I'm used to getting up early.
I used to know a guy from the UK who pronounced mother without the r.