fazlalıkları

listen to the pronunciation of fazlalıkları
التركية - الإنجليزية
overages
plural of overage
fazla
much

If you eat too much you will become fat. - Çok fazla yersen şişmanlarsın.

You must not eat too much ice-cream and spaghetti. - Çok fazla dondurma ve spagetti yememelisin.

fazla
surplus

I bought a backpack at the army surplus store. - Ordu fazlası mağazasında bir sırt çantası aldım.

We have a surplus of food. - Bizim yiyecek fazlalığımız var.

fazla
over

It took me more than one month to get over my cold. - Soğuk algınlığımı atlatmam bir aydan daha fazla zamanımı aldı.

It is not rare at all to live over ninety years. - Doksan yıldan fazla yaşamak hiç ender değildir.

fazla
too, heartily; too much, too many; spare, extra; excessive 5.superfluous; surplus
fazla
big

You have to risk big in order to win big. - Fazla kazanmak için fazla risk almak zorundasın.

That jacket is way too big for you. - O ceket sizin için çok fazla büyük.

fazla
{s} excessive

Tom complained about the excessive noise. - Tom haddinden fazla gürültü hakkında şikayet etti.

Excessive gambling causes the same brain changes as a drug addiction. - Fazla kumar, uyuşturucu bağımlılığına benzer beyin değişimlerine neden olur.

fazla
too

I have too much homework today. - Bugün, çok fazla ödevim var.

You must not eat too much ice-cream and spaghetti. - Çok fazla dondurma ve spagetti yememelisin.

fazla
{s} superfluous
fazla
to spare

We have more than enough time to spare. - Harcamak için gereğinden fazla zamanımız var.

fazla
far

You're carrying this too far. - Konuyu fazla abartıyorsun.

Tom has far more experience than Mary. - Tom'un Mary'den daha fazla deneyimi var.

fazla
ex
fazla
playtime
fazla
redundant

Soldiers currently in theatre will not be made redundant. - Şu an tiyatrodaki askerler ihtiyaç fazlası yapılmayacaklar.

fazla
(Havacılık) safety valve
fazla
oversupplied
fazla
considerable
fazla
spare

We have more than enough time to spare. - Harcamak için gereğinden fazla zamanımız var.

Why do you spend most of your spare time with Tatoeba? - Tatoeba ile benimle harcadığından daha fazla zaman harcamayı tercih edersin.

fazla
above

I love this book above all. - Bu kitabı her şeyden fazla seviyorum.

Don't go above five rubles. - Beş rubleden fazla ödeme yapmayınız.

fazla
strongly
fazla
extra

We stayed an extra two weeks in Paris; and we spent it seeing the sights. - Biz Paris'te fazladan iki hafta daha kaldık; ve bunu turistik yerleri gezerek geçirdik.

Tom causes me a lot of extra work. - Tom başıma fazladan iş çıkarıyor.

fazla
heartily
fazla
over-
fazla
no end of
fazla
de trop
fazla
extravagant
fazla
not more than
fazla
to more than
fazla
what is left over, the remainder
fazla
supernumerary
fazla
excess

Excessive gambling causes the same brain changes as a drug addiction. - Fazla kumar, uyuşturucu bağımlılığına benzer beyin değişimlerine neden olur.

He had excess water in his lungs. - Ciğerlerinde fazla su vardı.

fazla
extra, left over
fazla
unneedful
fazla
in excess of
fazla
plus
fazla
thick
fazla
out

The house did not suffer much damage because the fire was quickly put out. - Ev, yangın çabuk söndürüldüğü için fazla zarar görmedi.

If I were abroad and I ran out of money, I would call my parents to ask for more. - Yurt dışında olsam ve param bitse, ben daha fazla istemek için ailemi ararım.

fazla
more (than)
fazla
too; too much; too many
fazla
rising of
fazla
super

The Philippines experienced more than twenty super typhoons that year. - Filipinler o yıl yirmiden fazla süper tayfun yaşadı.

fazla
ultra
fazla
detrop
fazla
plenty

We have plenty of time. - Çok fazla zamanımız var.

There were plenty of guests in the hall. - Salonda çok fazla misafir vardı.

fazla
beyond

The patient was quite beyond help, so that the doctors could do no more. - Hasta yardım almanın ötesindeydi, onun için doktorlar daha fazlasını yapamadı.

fazla
expletive
fazla
excrescence
التركية - التركية

تعريف fazlalıkları في التركية التركية القاموس.

FAZLA
(Osmanlı Dönemi) Çok ziyâde, artık, artan
FAZLA
(Osmanlı Dönemi) (C: Fazalât) Kazurat, pislik
FAZLA
(Osmanlı Dönemi) İleri. *Gereksiz, lüzumsuz
Fazla
(Osmanlı Dönemi) BİRUN
Fazla
(Osmanlı Dönemi) MAHŞÜV
fazla
Artmış olan
fazla
Gereğinden, alışılmıştan çok, aşırı (olan), ziyade
fazla
Fazla olarak hastaydı."- R. N. Güntekin
fazla
Gereğinden, alışılmıştan çok, aşırı olan, ziyade: "Yaşamak için çok zorluk çekiyordu
fazla
Daha çok, aşkın: "Biz ancak Cumhuriyet devrinde elli yıldan fazla bir barış devri geçirmişiz."- B. Felek
fazla
Daha çok, aşkın
fazla
Gereksiz, yersiz