fahr…

listen to the pronunciation of fahr…
التركية - التركية

تعريف fahr… في التركية التركية القاموس.

FAHR
(Osmanlı Dönemi) Övünme. Yaptığını sayarak övünme. Övülmeye sebeb olacak kimse. Fazilet. Büyüklük. Şeref
fahr
övünme, iftihar etme
fahr
(Osmanlı Dönemi) övünme, büyüklük taslama
الإنجليزية - التركية

تعريف fahr… في الإنجليزية التركية القاموس.

driving
{s} araba kullanma

Tom alkollü araba kullanmaktan beş gün hapis ve bir yıl göz hapsine mahkûm edildi. - Tom was sentenced to five days in jail and a year on probation for drunken driving.

Tom, on üç yaşından beri ehliyetsiz araba kullanmakta. - Tom has been driving without a license since he was thirteen.

driving
çalıştıran
automotive
otomotiv

Çinli otomotiv ithalat pazarı hafif büyüme sinyalleri gösteriyor. - The Chinese automotive import market shows signs of slight growth.

1970'lerin otomotiv endüstrisinde Japonya kendi oyununda ABD'yi yendi. - In the automotive industry of the 1970's, Japan beat the U.S. at its own game.

driving
hareket ettiren
driving
işletme
driving
işleten
driving
sürüş

Polis Tom'a dikkatsiz sürüşü için trafik cezası kesti. - The policeman gave Tom a ticket for reckless driving.

Test sürüşünü geçtikten sonra bir araba aldı. - After she had passed her driving test, she bought a car.

driving
çeviren
automotive
kendiliğinden hareket edebilen
automotive
{s} arabalarla ilgili
automotive
(Askeri) MOTORLU
automotive
{s} otomobil
driving
driving wheel işletme dişlisi
driving
şiddetli
driving
tuttuğunu koparan
driving
{s} enerjik, canlı, dinamik
driving
{i} araba gezintisi
driving
{s} şoför

O sürerken bir otobüs şoförüyle konuşmamak gerekir. - You shouldn't talk to a bus driver while he's driving.

ألمانية - الإنجليزية
driving
automotive
Fahr zur Hölle!
Go to hell!
Geh-, Fahr- und Leitungsrecht auf Grundstücken (Raumplanung)
right-of-way on plots of land (spatial planning)