Uzun zaman önce, burada bir köprü vardı.
- A long time ago, there was a bridge here.
Ondan uzun zaman haber alamadılar.
- They haven't heard from him in a long time.
Ayaklanmayı bastırmak uzun sürecek.
- It will take a long time to suppress the revolt.
Uzun süre görüşmedik. Ben, işini tekrar değiştirmiş olduğunu duydum.
- Long time, no see. I hear that you've changed your job again.