Select Keyboard:
Türkçe ▾
  1. Türkçe
  2. English
  3. العربية
  4. Dansk
  5. Deutsch
  6. Ελληνικά
  7. Español
  8. فارسی
  9. Français
  10. Italiano
  11. Kurdî
  12. Nederlands
  13. Polski
  14. Português Brasileiro
  15. Português
  16. Русский
  17. Suomi
  18. Svenska
  19. 中文注音符号
  20. 中文仓颉输入法
X
"1234567890*-Bksp
Tabqwertyuıopğü,
CapsasdfghjklşiEnter
Shift<zxcvbnmöç.Shift
AltGr

drop a hint, suggest, insinuate, imply; announce, declare, state (archaic)

listen to the pronunciation of drop a hint, suggest, insinuate, imply; announce, declare, state (archaic)
الإنجليزية - التركية

تعريف drop a hint, suggest, insinuate, imply; announce, declare, state (archaic) في الإنجليزية التركية القاموس.

intimate
{f} bildirmek
intimate
{s} gizli
intimate
(sıfat) samimi, yakın, içli dışlı, sıkı fıkı, gizli, özel, kişisel, tam, ilişkisi olan, homojen
intimate
{s} yakın

Mary, Tom'un cep telefonuyla başka bir kadınla yakından konuşmasına kulak misafiri oldu. - Mary overheard Tom talking intimately to another woman on his mobile phone.

Sami ve Leyla yakın bir ilişki yaşıyorlardı. - Sami and Layla were having an intimate relationship.

intimate
detaylı
intimate
can ciğer
intimate
canciğer
intimate
ayrıntılı
intimate
(with ile) (cinsel yönden) yakın
intimate
çok yakın, sıkı: "There iş an intimate relationship between love and hate. - Aşk ve nefret arasında çok yakın bir ilişki var."
intimate
özel, mahrem
intimate
{s} özel
intimate
(isim) sırdaş, yakın arkadaş, samimi dost
intimate
çok yakın dostluk ve ilişkiye ait
intimate
{s} ilişkisi olan
intimate
kanun dışı cinsi münasebeti olmak
intimate
{s} tam
intimate
teklifsiz dost
intimate
{i} samimi dost
intimate
{s} samimi, çok yakın (arkadaş)
الإنجليزية - الإنجليزية
{f} intimate
drop a hint, suggest, insinuate, imply; announce, declare, state (archaic)
المفضلات