تعريف dishonest. في الإنجليزية التركية القاموس.
- {s} namussuz
Dünyada neden bu kadar çok namussuz insan var?
- Why are there so many dishonest people in the world?
Tom'un namussuz olduğunu düşünüyorum.
- I think Tom is dishonest.
- {s} karaktersiz
- {s} şerefsiz
- yalancı
- haysiyetsiz
- corrupted
- bozulmuş
Genel ahlak bu kasabada bozulmuş.
- Public morals have been corrupted in this town.
Her nasılsa mesaj bozulmuş, bu yüzden okumadan önce düzelttik.
- For some reason the message text was corrupted, so I restored it before reading.
- corrupted
- virüslü
- dishonest
- ikiyüzlü
- untrustworthy
- sağlam ayakkabı değil
- corrupted
- {f} boz
Siyasetçilerimizin ahlakı bozuldu.
- The morals of our politicians have been corrupted.
Genel ahlak bu kasabada bozulmuş.
- Public morals have been corrupted in this town.
- dishonest
- sahtekâr
Beni sahtekarlıkla suçladı.
- He charged me with dishonesty.
John sahtekâr satıcının işe yaramaz bir makine parçasını alırken onu kandırdığını iddia etti.
- John claimed that the dishonest salesman had tricked him into buying a useless piece of machinery.
- untrustworthy
- güvenilmez
Açıkça konuşmak gerekirse, o güvenilmez biri.
- Frankly speaking, he is untrustworthy.
Tom güvenilmez görünüyor.
- Tom seems to be untrustworthy.
- corrupted
- Muharref
- corrupted
- bozuk
Seçmenler bozuk olmamalıdır.
- Voters must not be corrupted.
- dishonest
- hileli
Tom'un yaptığı şey hileliydi.
- What Tom did was dishonest.
- untrustworthy
- güvenirliği olmayan
- dishonest
- namussuz,sahtekar
- dishonest
- dishonestly namussuzca
- dishonest
- {s} dürüst olmayan
Bu, dürüst olmayan bir satıcı.
- He's a dishonest salesperson.
Sami, Leyla ile dürüst olmayan bir ilişkiye sahipti.
- Sami had a dishonest relationship with Layla.
- dishonest
- namussuz/aldatıcı
- dishonest
- {s} aldatıcı
- dishonest
- şerefsizce
- untrustworthy
- {s} dönek
O şimdiye kadar tanıştığım en dönek insanlardan biri.
- He is one of the most untrustworthy people I have ever met.
