Şimdi gidelim. Aksi halde, geç kalacağız.
 - Let’s go now. Otherwise, we'll be late.
O sıkı çalıştı; aksi halde sınavda başarısız olurdu.
 - He worked hard; otherwise he would have failed in the examination.
Acele etsen iyi olur, aksi takdirde randevun için geç kalacaksın.
 - You'd better hurry, otherwise you'll be late for your appointment.
Benim bu hükümet hakkındaki izlenimim onların daha güçlü bir ekonomik politikaya ihtiyaçları olduğu, aksi takdirde gelecekte büyük sorunlarla karşılaşacaklarıdır.
 - My impression of this government is that they need a more forceful economic policy, otherwise they'll encounter large problems in the future.
Ben onun iyi bir kitap olduğunu düşünmüştüm fakat Jim başka türlü düşündü.
 - I thought it was a good book, but Jim thought otherwise.
Mademki ben bir öğretmenim, başka türlü düşünüyorum.
 - Now that I am a teacher, I think otherwise.
Tom sana bunun dışında söylemedikçe, yarınki toplantıda olmalısın.
 - Unless Tom tells you otherwise, you should be at tomorrow's meeting.
Bunun dışında, onun ekleyecek bir şeyi yoktu.
 - Otherwise he had nothing to add.
Ben onun iyi bir kitap olduğunu düşünmüştüm fakat Jim başka türlü düşündü.
 - I thought it was a good book, but Jim thought otherwise.
Mademki ben bir öğretmenim, başka türlü düşünüyorum.
 - Now that I am a teacher, I think otherwise.
Hızlı koş, yoksa otobüsü kaçırırsın.
 - Run fast, otherwise you will miss the bus.
Acele etsen iyi olur, yoksa geç kalacaksın.
 - You'd better hurry, otherwise you'll be late.
O başka bir şekilde ifade edilebilir mi?
 - Can it be phrased in another way?
Onu başka bir şekilde söyle.
 - Say it in another way.