التركية - الإنجليزية
تعريف deftere في التركية الإنجليزية القاموس.
- defter
- notebook
In her notebook, she drew a copy of the picture that was in the book.
-O, defterinde kitaptaki bir resmin kopyesini çizmişti.
The notebook is not yours. It's his.
-Defter senin değil, onundur.
- deftere geçirilen borç
- book debt
- deftere geçirmek
- to enter (an item) in a ledger
- deftere geçirmek
- post up
- deftere işlemek
- enter in the book
- deftere işlemek
- enter up
- deftere işlemek
- book
- deftere kaydetmek
- post up
- defter
- book
Tom adopted our method of bookkeeping.
-Tom defter tutma metodumuzu benimsedi.
This is my account book.
-Bu benim muhasebe defterim.
- defter
- {i} register
- defter
- keep
Tom isn't very likely to know where Mary keeps her address book.
-Tom Mary'nin adres defterini nerede sakladığını büyük ihtimalle bilmiyor.
- defter
- roll
- defter
- record
- Defter
- scrapbook
- Defter
- scrapbook file
- defter
- notebook, exercise book; register; account book
- defter
- registry
- defter
- tax roll
- defter
- notebook, copybook, exercise book
- defter
- register, inventory
- defter
- account book
This is my account book.
-Bu benim muhasebe defterim.
- özet olarak deftere geçirmek
- docket
المصطلحات ذات الصلة
الإنجليزية - الإنجليزية
تعريف deftere في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.
- defter
- comparative of deft
المصطلحات ذات الصلة
التركية - التركية
تعريف deftere في التركية التركية القاموس.
- DEFTER
- (Osmanlı Dönemi) Liste
- DEFTER
- (Osmanlı Dönemi) (C.: Defâtir) (Yunanca iki kanatlı manasına gelen bir kelimeden alınmıştır). Not yazmağa, ders için veya ticari hesablara mahsus kağıttan beyaz kitab. Pusula
- defter
- Genellikle hafif bir kapak içerisinde, bir araya tutturulmuş kâğıt yaprakları: "Nikâh memurunun masasında, biraz sonra imzalayacakları defter vardı."- S. Derviş
- defter
- Genellikle hafif bir kapak içerisinde, bir araya tutturulmuş kâğıt yaprakları
المصطلحات ذات الصلة
deftere
الواصلة
def·te·reResimler
السابق
المفضلات