Tom Mary'nin kesinlikle bizimle birlikte gitmek istediğini söylüyor, bu yüzden beklemeliyiz.
- Tom says that Mary definitely wanted to go with us, so we should wait.
Tom Mary'nin kesinlikle işi kabul etmeyeceğini söylüyor.
- Tom says that Mary definitely won't accept the job.
Hava hakkındaki belirsizlik İngilizlerin karakterlerinde belirli bir etkiye sahiptir.
- The uncertainty about the weather has had a definite effect upon the Englishman's character.
Kitabın geri dönüşü için belirli bir zaman yoktur.
- There is a definite time to return the book.
Onun Amerika'ya gideceği açık.
- It is definite that he will go to America.
Tom kesinlikle Mary'nin fikrini sormalıdır.
- Tom should definitely ask for Mary's opinion.
Sığır serbestleştirilmesinin kesin sonucu ortaya çıkmadan önce dört yıl olacak.
- It will be four years before the definite result of beef liberalization emerges.
O kesinlikle tam zamanlı bir iştir.
- It's definitely a full-time job.
Tom kesinlikle tam olarak ne olduğunu biliyor.
- Tom definitely knows exactly what happened.
The mother definitely has love for her child.
... So it's definitely not a coincidence. ...
... definitely the next-- ...