I'm going to go out this afternoon.
- Bu öğleden sonra dışarıya çıkacağım.
I take an umbrella with me when I go out.
- Ben dışarıya giderken yanımda bir şemsiye alırım.
Everyone rushed outdoors.
- Herkes dışarıya koştu.
Apply sunscreen before you go outdoors.
- Dışarıya çıkmadan önce güneş kremi sürün.
Both of them went to the window to look outside.
- Her ikisi de dışarıya bakmak için pencereye gitti.
Because of yesterday's heavy snow, the ground is very slippery. As soon as I stepped outside, I slipped and fell on my bottom.
- Dünkü şiddetli kar yağışından dolayı, yer çok kaygandı. Dışarıya adım atar atmaz kaydım ve kıçımın üstüne düştüm.
Tom put his hat on and went outside.
- Tom şapkasını giydi ve dışarı çıktı.
Shall we take this outside?
- Bunu dışarı götürelim mi?
It's not a good idea to go out after dark by yourself.
- Hava karardıktan sonra tek başına dışarıya çıkmak iyi bir fikir değil.
Would you like to go out for a drink after work?
- İşten sonra bir içki için dışarıya çıkmak ister misin?
I wish you would shut the door when you go out.
- Keşke dışarı çıktığın zaman kapıyı kapatsan.
I can't go out because I have a lot of homework.
- Dışarıya çıkamam çünkü çok ödevim var.
Make sure to turn off all the lights before going out.
- Tüm ışıkların kapatıldığından emin ol dışarıya çıkmadan önce.
He rushed out of the office.
- O ofisten dışarı fırladı.
The sky is clear and the wind is refreshingly cool. It's a perfect day to spend outdoors.
- Gökyüzü açık ve rüzgar ferahlatıcı biçimde serin. Dışarıda geçirmek için harika bir gün.
Sami would never go outside of his house.
- Sami asla evinden dışarı çıkmazdı.
The outside of the house was very run down.
- Evin dışarısı çok köhneydi.
Tom got his learner's permit yesterday, so he's out with his father practicing driving.
- Tom dün ön ehliyetini aldı, bu yüzden araba sürmeyi pratik yapmak için babası ile birlikte dışarıda.
A young person is waiting for you outside.
- Genç bir adam seni dışarıda bekliyor.