dışından

listen to the pronunciation of dışından
التركية - الإنجليزية
exo
from out
dış
exterior
dış
external

That politician is well versed in internal and external conditions. - O politikacı iç ve dış koşullarda deneyimlidir.

Women's faces are often more beautiful when they take their clothes off, for they then stop thinking about their external appearance. - Kadınların yüzü giysilerini çıkardıklarında çoğunlukla daha güzeldir, zira onlar o zaman dış görünüşleri hakkında düşünmekten vazgeçerler.

dış
outer

Is there life in outer space? - Dış uzayda yaşam var mı?

Between the inner and outer planets is an asteroid belt. - İç ve dış gezegenler arasında bir asteroit kuşağı vardır.

dış
extrinsic
dış
outward

No matter how we try, it is impossible to distinguish good people from bad people by outward appearances. - Ne yaparsak yapalım, iyi insanları kötü insanlardan dış görünüşlerine bakarak ayırmak imkansızdır.

Sami's body had no outward sign of visible trauma. - Sami'nin cesedinde hiçbir görünür dış travma işareti yoktu.

dış
foreign

Have you ever been to a foreign country? - Hiç yurt dışında bulundun mu?

He is well versed in foreign affairs. - O dışişlerinde iyi deneyimlidir.

dış
{s} out

Motherhood and childhood are entitled to special care and assistance. All children, whether born in or out of wedlock, shall enjoy the same social protection. - Ana ve çocuk özel ihtimam ve yardım görmek hakkını haizdir. Bütün çocuklar, evlilik içinde veya dışında doğsunlar, aynı sosyal korunmadan faydalanırlar.

I can't go out because I have a lot of homework. - Dışarıya çıkamam çünkü çok ödevim var.

dış
off

Jane offered to take care of our children when we were out. - Jane biz dışarıda iken bizim çocuklarımıza bakmayı teklif etti.

He rushed out of the office. - O ofisten dışarı fırladı.

dış
(Askeri) outlying
dış
outdoor

Today, we have to sleep outdoors. - Bugün, dışarıda uyumak zorundayız.

She doesn't get outdoors much. - O, evin dışına fazla çıkmaz.

dış
(Biyokimya) peripheral
dış
(Otomotiv) threat

Both we and the Soviets face the common threat of nuclear destruction and there is no likelihood that either capitalism or communism will survive a nuclear war. - Biz ve sovyetler nükleer yıkımın alışılmış tehditiyle yüz yüzeyiz ve hem kapitalizmin hem komunizmin nükleer bir savaşla mücadele etmesi olasılık dışı.

dış
{s} salient
dış
appearance

Don't be fooled by appearances. - Dış görünüşlere aldanmayın.

No matter how we try, it is impossible to distinguish good people from bad people by outward appearances. - Ne yaparsak yapalım, iyi insanları kötü insanlardan dış görünüşlerine bakarak ayırmak imkansızdır.

yurt dışından
from abroad
dış
exogenous
dış
outside

It is very cold outside. You'll catch a cold without a coat. - Dışarıda hava çok soğuk, ceketsiz üşüteceksin.

Innovators think outside the box. - Yenilikçiler televizyonun dışında düşünüyorlar.

dış
exteriors
dış
outher
aile dışından evlilik
exogamy
dış
outer appearance; outer covering
dış
superficial
dış
external, outer
dış
offshore
dış
outside, exterior; outer; external; foreign
dış
ecto

Despite medical advances, ectopic pregnancy remains a significant cause of maternal mortality worldwide. - Tıbbi gelişmelere karşın dış gebelik, dünya çapındaki anne ölümlerinin önemli bir nedeni olmaya devam etmektedir.

dış
outside, exterior
dış
exo

How do scientists detect exoplanets? - Bilim adamları dış gezegenleri nasıl tespit ediyor?

The exosphere is the outermost layer of our atmosphere. - Ekzosfer atmosferimizin en dış tabakasıdır.

dış
(Geometri) circumscribed
dış
without

It is very cold outside. You'll catch a cold without a coat. - Dışarıda hava çok soğuk, ceketsiz üşüteceksin.

Tom told Mary that it was too cold to go outside without a coat. - Tom Mary'ye paltosuz dışarı gidilmeyecek kadar çok soğuk olduğunu söyledi.

mektupu dışından okumak
to be able to read what's in someone's mind by looking at the expression on his/her face
التركية - التركية

تعريف dışından في التركية التركية القاموس.

dış
Görülen, içte bulunmayan yüzey
dış
İki veya ikiden çok şeyde merkeze daha uzak olan
dış
Açık havada geçen sahneleri içine alan çekim
dış
Herhangi bir cisim veya alanın sınırları içinde bulunmayan yer, hariç, iç karşıtı
dış
Bireyin ötesinde bir varlığı olan
dış
Bostanlar, bağlar, sürülmüş tarlalar."- A. Haşim
dış
Yabancı ülkelerle ilgili
dış
Somut kavramlarda iki veya ikiden çok şeyde merkeze daha uzak olan
dış
Bir kimsenin görünüşü, durum ve davranışları
dış
Bir konunun kapsamına girmeyen şey
dış
Herhangi bir cisim veya alanın sınırları içinde bulunmayan yer, hariç, iç karşıtı: "Hafta sonunda şehrin dışına çıkıyoruz. Şehrin artık dışındayız