Kız kardeşim mükemmel görüşe sahiptir.
 - My sister has perfect vision.
İki insan birbirlerini mükemmel şekilde anlıyorlardı, ve birbirlerinin güçlü niteliklerine karşılıklı saygıları vardı.
 - The two men understood one another perfectly, and had a mutual respect for each other's strong qualities.
Tom kusursuzca sakin durdu.
 - Tom stood perfectly still.
Bu rapor kusursuz değil.
 - This report is not perfect.
Tom tamamen iyi bir şekilde anlayabiliyor.
 - Tom can understand perfectly well.
Tom şu anki aylığından tamamen memnun.
 - Tom is perfectly satisfied with his current salary.
Hayali gitar becerilerini mükemmelleştirmek için saatler harcadı.
 - He spent hours perfecting his air guitar skills.