تعريف certainly, surely في الإنجليزية التركية القاموس.
- of course
- elbette
O, İngilizce konuşabilir, elbette.
-She can speak English, of course.
Elbette o İngilizce konuşabilir.
-Of course she can speak English.
- of course
- hayhay
- wis
- düşünmek
- wis
- zannetmek
- wis
- tahmin etmek
- of course
- (Konuşma Dili) tabii ki
Tabii ki caz müziğine aşina idi.
-Of course he was familiar with jazz.
Tabii ki de savaşa karşıyım.
-I am against the war, of course.
- of course
- tabii ki elbette
- of course
- kuşkusuz
- of course
- tabi
Ne istersen yapabilirsin tabii ki de.
-You can do whatever you want to, of course.
Tabii ki, ben Japonya'da iken Çin hakkında ders kitaplarından öğrendim, ama benim kendi adıma Çin'de gördüğüm bu ders kitaplarında anlatıldığından tamamen farklıdır.
-Of course, I learnt about China from textbooks when I was in Japan, but what I see for myself in China is completely different from what is described in those textbooks.
- of course
- elbet
Elbette o İngilizce konuşabilir.
-Of course she can speak English.
O, İngilizce konuşabilir, elbette.
-She can speak English, of course.
- of course
- kuşkusuz ki
- of course
- tabii
Tabii ki sana yardım edeceğim.
-Of course I'll help you.
Tabii ki de savaşa karşıyım.
-I am against the war, of course.
- wis
- (deyim) kol saati delisi. watch idiot savant kısaltılması
- of course
- pek tabii
- of course
- şüphesiz
Şüphesiz gidersen sorun değil.
-Of course it's not a problem if you go.
Tom, şüphesiz, çok yorgundu.
-Tom was, of course, very tired.