O, ebeveynlerinden ayrı yaşıyor.
 - He lives apart from his parents.
Nasıl çalıştığını anlamak için ayrı şeyler almayı isterim.
 - I like to take things apart to see what makes them tick.
O, bir saati parçalara ayırdı.
 - He took apart a watch.
Ne yazık ki bütün şey parçalara ayrıldı.
 - Unfortunately, the whole thing fell apart.
Kız kardeşimden başka, ailem televizyon izlemez.
 - Apart from my sister, my family doesn't watch TV.
Barak Obama dışında bütün Amerika Birleşik Devletleri başkanları beyazdır.
 - Apart from Barack Obama, all US presidents were white.
Tom benim yerimden uzakta olmayan bir apartmanda yaşıyor.
 - Tom lives in an apartment not far from my place.
Birçok kitap için, kapaklar çok uzaktadır.
 - For many books, the covers are too far apart.
Şeyler parça parça oluyor.
 - Things are coming apart.