Yemek henüz hazır değil.
 - The food's not ready yet.
O zaman, Meksika henüz İspanya'dan bağımsız değildi.
 - At that time, Mexico was not yet independent of Spain.
Sonunda soğuk algınlığın bitti mi?
 - Are you over your cold yet?
Sonunda gerçeği öğrenecek.
 - He is yet to know the truth.
Şimdiye kadar hiçbir kazağı bitirmedim.
 - As yet, I have not completed the sweater.
Şimdiye kadar ondan bir kelime duymadım.
 - I have not heard a word from him as yet.
Şu anda hiç planın var mı?
 - Do you have any plans yet?
Tom'un şu anda onu yapmak için hazır olduğundan emin değilim.
 - I'm not sure Tom is ready to do that yet.
Daha bir şey görmedin ki.
 - You ain't seen nothing yet.
Karısının yeşil noktalarla kaplanmış yüzünü görünce kalp krizi geçirdi. Katil salatalığın bir kurbanı daha!
 - Seeing the face of his wife covered in green spots, he had a heart attack. Yet another victim of the killer cucumber!
Yine de ona pişman olacaksın.
 - You will yet regret it.
Güneş parlıyordu, yine de hava soğuktu.
 - The sun was shining, yet it was cold.
O gelmek için söz verdi, ama henüz dönmedi.
 - He promised to come, but hasn't turned up yet.
Uzun süredir Fransızca öğreniyorum ama henüz akıcı değilim.
 - I've been studying French for a long time, but I'm not yet fluent.
Tanrım, bana iffet ve ölçülülük ver, ancak henüz değil.
 - God, please give me chastity and continence, but not yet.
Ancak Japonya hâlâ diğer ülkeler tarafından yeterince anlaşılamamıştır, ve Japonlar, aynı şekilde, yabancıları anlamayı zor bulmuştur.
 - Yet Japan is still not sufficiently understood by other countries, and the Japanese, likewise, find foreigners difficult to understand.