Nobody else got hurt.
- Başka hiç kimse yaralanmadı.
A stranger tapped me on the shoulder from behind. He must have mistaken me for someone else.
- Bir yabancı omzuma arkadan dokundu. Beni başka birisiyle karıştırmış olmalı.
Am I that much different from everyone else?
- Ben başka herkesten o kadar farklı mıyım?
Did Jesus walk over water and then turn it into wine? No, that's a different story!
- İsa su üzerinde mi yürüdü ve onu şaraba mı dönüştürdü? Hayır bu başka bir konu!
Show me another camera.
- Bana başka bir kamera göster.
Say it in another way.
- Onu başka bir şekilde söyle.
I had no other choice.
- Başka seçeneğim yoktu.
When you talk to others, you're doing it with your arms crossed.
- Başkalarıyla konuşurken, kollarınız çaprazlama bağlı şekilde onu yapıyorsunuz.
I could not have done otherwise.
- Başka türlü yapamazdım.
Now that I am a teacher, I think otherwise.
- Mademki ben bir öğretmenim, başka türlü düşünüyorum.
Was there anybody else besides Tom?
- Tom'dan başka orada kimse var mıydı?
Did Mary have any other children besides Jesus?
- Mary'nin İsa dışında başka çocukları var mı?
Tom doesn't know anything about Mary, other than her name.
- Tom, onun adından başka Mary hakkında bir şey bilmiyor.
The little girl never smiles at anyone other than Emily.
- Küçük kız, Emily'den başkasına asla gülümsemez.
There was nothing but an old chair in the room.
- Odada eski bir sandalyeden başka bir şey yoktu.
We had no choice but to leave the matter to him.
- Meseleyi ona bırakmaktan başka çaremiz yoktu.
I don't want any more surprises.
- Başka sürprizler istemiyorum.
Unless you have any more questions, I'd like to go now.
- Başka sorunuz yoksa, şimdi gitmek istiyorum.
Cows are more useful than any other animal in this country.
- İnekler bu ülkede başka bir hayvandan daha faydalıdır.
Tom reads more books than anyone else I know.
- Tom tanıdığım başka herhangi birinden daha çok kitap okur.
Apart from Barack Obama, all US presidents were white.
- Barak Obama dışında bütün Amerika Birleşik Devletleri başkanları beyazdır.
What else did you find in Tom's apartment?
- Tom'un dairesinde başka ne buldun?
What else could I have done?
- Başka ne yapabilirdim?
Tom didn't know what else to do.
- Tom başka ne yapacağını bilmiyordu.
They had no alternative but to retreat.
- Geri çekilmekten başka seçenekleri yoktu.
Bear in mind that, under such circumstances, we have no alternative but to find another buyer.
- Aklınızda bulunsun, bu koşullar altında başka bir alıcı bulmaktan başka alternatifimiz yok.
Do you have any further questions?
- Başka sorularınız var mı?
Any further comment is redundant.
- Daha başka yorum lüzumsuzdur.
Apart from his parents, no one knows him very well.
- Ebeveynlerinden başka hiç kimse onu çok iyi tanımıyor.
Apart from Barack Obama, all US presidents were white.
- Barak Obama dışında bütün Amerika Birleşik Devletleri başkanları beyazdır.
We had no choice except to put up with it.
- Ona katlanmaktan başka seçimimiz yoktu.
I know nothing except that she left last week.
- Geçen hafta ayrıldığından başka bir şey bilmiyorum.
Nothing but peace can save the world.
- Barıştan başka hiçbir şey dünyayı kurtaramaz.
Nothing but a miracle can save her now.
- Artık onu bir mucizeden başka hiçbir şey kurtaramaz.