The shoemaker's son always goes barefoot.
 - Ayakkabıcının oğlu hep yalınayak gider.
A cobbler is also known as a shoemaker.
 - Bir ayakkabı tamircisi de bir ayakkabıcı olarak bilinir.
I've worn out two pairs of shoes this year.
 - Bu yıl iki çift ayakkabı eskittim.
I'm pleased with these shoes.
 - Bu ayakkabılardan memnunum.
I don't really understand footwear.
 - Gerçekten ayakkabıları anlamıyorum.
She was wearing pumps.
 - O dans ayakkabıları giyiyordu.
There have been a lot of complaints about the high prices at the pumps.
 - Topuklu ayakkabılarda yüksek fiyatlar hakkında bir sürü şikayetler vardı.