The landless flock to the cities seeking jobs.
The terrain on Mars appears very hospitable.
- Mars arazisi çok konuksever görünüyor.
The rough terrain checked the progress of the hikers.
- Engebeli arazi yürüyüşçülerin ilerlemesini frenledi.
He holds a lot of land.
- O çok fazla arazi tutuyor.
He sold all his land.
- O bütün arazisini sattı.
Nobody wanted to buy land in my country.
- Kimse ülkemden arazi satın almak istemedi.
Tom owns a small piece of land in the country.
- Tom memlekette küçük bir araziye sahiptir.
Sami owns hundreds of acres of land south of Cairo.
- Sami, Kahire'nin güneyinde yüzlerce dönüm araziye sahiptir.
I own 30 acres of land about 3 miles out of town.
- Şehrin yaklaşık 3 mil dışında 30 İngiliz dönümü arazim var.
I own 30 acres of land about 3 miles out of town.
- Şehrin yaklaşık 3 mil dışında 30 İngiliz dönümü arazim var.
Dan bought an acre of land in Nevada.
- Dan, Nevada'da bir dönüm arazi satın aldı.
This writer spent several years in the field with the troops.
- Bu yazar, birliklerle birlikte arazide birkaç yıl geçirdi
Earth has mountains, forests, fields, animals and people.
- Dünyada dağlar, ormanlar, tarım arazileri, hayvanlar ve insanlar vardır.
This plot of land is my property.
- Bu arazi parçası benim malımdır.
Tom inherited his uncle's estate.
- Tom amcasının arazisini miras olarak aldı.
The property was almost completely overgrown with wild blackberry bushes.
- Arazi neredeyse tamamen yabani böğürtlen çalılarla kaplanmıştı.
This plot of land is my property.
- Bu arazi parçası benim malımdır.