O sadece her günkü bir şeydir.
 - It's just an everyday thing.
Günlük hayattan uzaklaşmak istedi.
 - She wanted to get away from everyday life.
Bana günlük yaşamından bahset.
 - Tell me about your everyday life.
Leyla her gün Sami ile konuştu.
 - Layla talked to Sami everyday.
O beni her gün cezalandırıyor.
 - He punishes me everyday.
Hayatı mutlu etmek için gündelik ıvır zıvırı sevmelisin.
 - In order to make life happy, you must love the everyday trifles.
Gündelik şeylerde güzelliği görmek için bir sanatçı olmak zorunda değilsiniz.
 - You do not have to be an artist in order to see the beauty in everyday things.