Dudaklarını sıkıca birbirine bastırdı.
 - She pressed her lips firmly together.
O kolunu sıkıca kavradı.
 - He clutched her arm firmly.
Bir inşaat şirketinde on beş yıldan sonra, Bill Pearson'a sorumlu bölge müdürü pozisyonu verildi.
 - After fifteen years at a building firm, Bill Pearson was given the responsible position of area manager.
Şirket ile yakından ilişkilidir.
 - She is closely associated with the firm.
Dudaklarını sıkıca birbirine bastırdı.
 - She pressed her lips firmly together.
O, dalı sıkıca tuttu.
 - He held on firmly to the branch.
İlk kez, onunla pek sıkı değildi.
 - The first time, she wasn't very firm with him.
Anne kararlı bir şekilde Gilbert Blythe'ı asla affetmeyeceğim dedi.
 - I shall never forgive Gilbert Blythe, said Anne firmly.
Ben işkenceye kesin olarak karşıyım.
 - I'm firmly opposed to corporal punishment.
Ben buna kesin bir biçimde karşıyım.
 - I am firmly opposed to this.