all-along

listen to the pronunciation of all-along
الإنجليزية - التركية
başından beri

Biz onu başından beri biliyorduk. - We knew it all along.

Onu başından beri biliyor olmalılar. - They must have known it all along.

hep böyle
öteden beri
hemişe
lap evvelden
her zaman

O her zaman sendin, değil mi? - It was you all along, wasn't it?

her vakit
all along the line
bütünlükle
all along the line
bütün cihetten
all along the road
bütün cihetten
all along the road
bütünlükle
all along the way
bütün cihetten
all along the way
bütünlükle
all along
boyunca

Dan tüm dava boyunca masumiyetini korudu. - Dan maintained his innocence all along the lawsuit.

Bütün demiryolu boyunca kasabalar türedi. - Towns sprang up all along the railroad.

know all along
boyunca tüm bilmek
all along
ta başından

Sanırım Tom ta başından bunu bekliyordu. - I think Tom expected this all along.

Bu ta başından benim planımdı. - This was my plan all along.

all along
baştan beri

Sami baştan beri katildi. - Sami was the killer all along.

all along
en başından

Sana bunu en başından beri söylüyorum. - I've been telling you that all along.

En başından beri planın buydu, değil mi? - That was your plan all along, wasn't it?

all along
k.dili. baştan, başından beri
all along the line
sıra boyunca
all along the line
(deyim) her noktada, her iste ,her yonden
الإنجليزية - الإنجليزية
For the entire time; always

He thought he had me fooled, but I knew the truth all along.

all the time or over a period of time; "She had known all along"; "the hope had been there all along
from the first, from the beginning, throughout, all the time
all along the line
all the way, the entire time