Tom her şeyin iyi gideceğinden oldukça emin.
 - Tom is pretty sure everything will go well.
Bizimle her şey iyidir.
 - Everything is well with us.
Dediklerine göre ev sahibinin zamanında hali vakti yerindeymiş.
 - They say the landlord used to be well off.
O günlerde ailemin hali vakti yerindeydi.
 - My family was well off in those days.
Öyleyse siz de bu kursu takip etmeyi planlıyorsunuz.
 - So you're planning to follow this course as well!
Pekala, bunu sen yapmadıysan, öyleyse kim yaptı?
 - Well, if you didn't do it, then who did?
Ellerinizi iyice yıkayın
 - Wash your hands well.
O, Japonya tarihine iyice aşina oldu.
 - He got well acquainted with the history of Japan.
Sanırım söylemek istediğim bir şeyi neredeyse tamamen söylemek için yeterince iyi şekilde Fransızca konuşabilirim.
 - I think I can speak French well enough to say pretty much anything I want to say.
Tamamen NTT'ye ait şirket, iyi kazanıyor.
 - The company, wholly owned by NTT, is doing well.
Tom hâlâ iyi durumda.
 - Tom is still doing well.
O bu işe başladığından beri oldukça iyi durumda.
 - He has been well off since he started this job.
Peki, hangi sporları seversin?
 - Well, what sports do you like?
Peki, bunu söylemek aptalca bir şeydi.
 - Well, that was a stupid thing to say.