a source of supply; fountain; wellspring

listen to the pronunciation of a source of supply; fountain; wellspring
الإنجليزية - التركية

تعريف a source of supply; fountain; wellspring في الإنجليزية التركية القاموس.

well
{f} fışkırmak
well
şey!

O, evliliğinde her şeyin iyi olmadığını ima etti. - He intimated that all is not well in his marriage.

Kafamda çok şeyler olduğu için dün gece iyi uyuyamadım. - I couldn't sleep well last night because there were lots of things on my mind.

well
hokka
well
haklı olarak
well
boşluk
well
fışkırıp akmak
well
su kuyusu
well
yerinde

Tom'un hali vakti çok yerinde değil. - Tom isn't very well off.

O yerinde harcanmış paraydı. - That was money well spent.

a source of
Bir kaynak
well
{ü} öyleyse

Pekala, bunu sen yapmadıysan, öyleyse kim yaptı? - Well, if you didn't do it, then who did?

Öyleyse siz de bu kursu takip etmeyi planlıyorsunuz. - So you're planning to follow this course as well!

well
iyice

Almadan önce arabayı iyice incelemelisin. - You should inspect the car well before you buy it.

Ellerinizi iyice yıkayın - Wash your hands well.

well
elverişli
well
{ü} Pekâlâ!/Ya!/Hayret!/Olur şey değil!/Sahi!/Eh!/Haydi!
well
(Askeri) HAVA ÖNLEMESİNDE "BELİRTİLEN CİHAZLAR İYİ ÇALIŞIYOR " ANLAMINDA BİR KOD
well
sıhhatli
well
tamamen

Onun ailesi tamamen çok iyidir. - His family are all very well.

Tamamen NTT'ye ait şirket, iyi kazanıyor. - The company, wholly owned by NTT, is doing well.

well
z. (bet.ter, best)
well
{s} iyi durumda

O bu işe başladığından beri oldukça iyi durumda. - He has been well off since he started this job.

Tom hâlâ iyi durumda. - Tom is still doing well.

well
sıhhatça iyi
well
{i} kuyu: artesian well artezyen kuyusu, artezyen. oil well petrol kuyusu
well
{ü} peki

Peki, belirsizliğin ekonomik faturası ne olacak? - Well, what about the economic price to be paid due to uncertainty?

Peki, beni ikna ettiniz. - Well, you've convinced me.

الإنجليزية - الإنجليزية
well